01.06.2023 - 13:04 | Son Güncellenme:
DHA
Berk Can DERECİ/SAMSUN, (DHA)- SAMSUN Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Açıcı, “Keneler gölgemizi ve yaydığımız karbondioksit kokusunu da algılayarak aktif duruma geçiyorlar. Kimisi de otların yüzey kısmında bekliyor. Kenelerin ayak ucunda yastık benzeri bir oluşum bulunuyor ve rahatça deriye nüfuz edebiliyor. Bu yüzden kene üzerimizde yürürken farkında olmayabiliyoruz. Böyle alanlara çıkıldığı zaman özellikle kasık, göbek ve eklem bölgeleriyle beraber tüm vücudumuzu muhakkak kontrol etmemiz gerekiyor" dedi.
OMÜ Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Açıcı, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı ile ilgili uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Mustafa Açıcı, KKKA virüsünü en çok taşıyan kene türünün ‘Hyalomma Marginatum’ olduğunu belirterek, bunun da en fazla Kelkit Havzası ve bu havzaya yakın kentlerde görüldüğüne dikkat çekti.
Kene türlerinin hepsinin virüs taşımadığını belirten Prof. Dr. Mustafa Açıcı, “Yumuşak kene dediğimiz grup, daha çok meskenlerde bulunuyor. Tropikal ve sıcak iklim bölgelerinde yaygın olarak görülen kene türlerinin bir kısmı Türkiye’de mevcut. Bazı viral enfeksiyonları taşıyan ‘Ixodıdae’ adlı kenelere, Türkiye’de oldukça fazla rastlanıyor. Kenelerin hepsi virüs taşımıyor ama yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki ‘Ixodıdae’ denilen sert ve yumuşak kene türü enfeksiyona yol açabiliyor” dedi.
Türkiye’de her bölgede kene görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Mustafa Açıcı, “Karadeniz Bölgesi’nde rutubet fazla olduğu için ‘Rhipicephalus’ denilen kene türü yaygın olarak görülüyor. Sıcak ve kurak bölgelerde ise ‘Hyalomma’, ‘Dermacentor’ gibi kene türlerine rastlıyoruz. Kene türleri, bölgenin rutubet durumuna göre değişim gösteriyor. Bazı kenelerin gelişimi için yüzde 80-90 nem yeterliyken, bazı kene türleri için yüzde 60 yeterli oluyor. Türkiye’de KKKA virüsünü en çok taşıyan kenenin ‘Hyalomma Marginatum’ adlı türüdür. Gümüşhane, Tokat, Çorum, Zonguldak, Sivas, Yozgat ve Karabük’te ‘Hyalomma Marginatum’ cinsi daha yaygın olduğundan KKKA hastalığına rastlanma sıklığı bu illerde daha fazla” diye konuştu.
BAZI TÜRLER SONBAHAR KIŞ AYLARINDA AKTİF
Prof. Dr. Açıcı, “Bazı türlerin de sonbahar- kış aylarında aktif olduğu bir periyot var. Mesela, yaptığım bir çalışmada kış mevsiminde koyunların kulaklarının içinde ‘Rhipicephalus’ kenelerinin ‘nimf’lerine (ergine benzeyen kene) bol miktarda rastladım. Keneler doğada diğer hayvanlardan da kan emerek gelişimini devam ettiriyor ve sonrasında toprağa düşüp yumurtluyorlar. Böylelikle yeni nesilleri ortaya çıkıyor. Yumuşak ve kumlu topraklarda gizlenmeleri ve yumurtlamaları daha rahat olduğundan buralarda fazla kene bulunuyor. Dolayısıyla üremeleri kolaylaşıyor. Bazı türler ise ağaçlık alanları tercih ediyor çünkü kolaylıkla kan emebilecekleri hayvanları bulabiliyorlar. Virüs taşımasa dahi bir kene, virüslü bir hayvanın kanını emerken enfekte olabiliyor. Bulaşan virüs, kene içerisinde ürüyor ve bu virüs doğada kenelerle yayılıyor.”
‘KENELER GÖLGE VE KOKUMUZU ALGILIYORLAR’
Doğayı seven insanlar için kenenin tehdit oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Açıcı, “Keneler gölgemizi ve yaydığımız karbondioksit kokusunu da algılayarak aktif duruma geçiyorlar. Kimisi de otların yüzey kısmında bekliyor. Kenelerin ayak ucunda yastık benzeri bir oluşum bulunuyor ve rahatça deriye nüfuz edebiliyor. Bu yüzden kene üzerimizde yürürken farkında olmayabiliyoruz. Gerek çalışma esnasında gerek doğada oldukça deneyimim oldu. Böyle alanlara çıkıldığı zaman özellikle kasık, göbek ve eklem bölgeleriyle beraber tüm vücudumuzu muhakkak kontrol etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde istenmeyen sonuçlar doğabilir. Tutunma söz konusu ise bir pens yardımıyla çok zorlamadan yavaşça keneyi çıkarmamız gerekiyor. Kesinkes dişli bir aletle çıkarmalıyız. Eğer bir sağlık kuruluşuna yakınsanız oraya başvurmak daha doğru olur” İfadelerini kullandı.(DHA)
FOTOĞRAFLI