MuğlaAKDENİZ FOK’U YAŞAM ALANLARININ KORUNMASI İÇİN EYLEM PLANI HAZIRLANIYOR

AKDENİZ FOK’U YAŞAM ALANLARININ KORUNMASI İÇİN EYLEM PLANI HAZIRLANIYOR

06.10.2015 - 09:56 | Son Güncellenme:

.

AKDENİZ FOK’U YAŞAM ALANLARININ KORUNMASI İÇİN EYLEM PLANI HAZIRLANIYOR

Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayımlanan kırmızı listede soyu kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz Foku’nun Muğla ilinde yaşam alanlarının korunmasına yönelik tür eylem planı hazırlanıyor.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı 4. Bölge Müdürlüğü Muğla Şubesi ve AK-TEL Mühendislik tarafından yapılan çalışmalar Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü Salonu’ndaki çalıştayda masaya yatırıldı. 2 gün süren çalışmaları çalıştay ve sözlü sunuşlarında tespitler ve öneriler aktarılıp, Akdeniz Foku’nun yaşam alanlarının korunması ve uzun vade de neslinin devamını sağlamak için yapılacak çalışmalara rehberlik edecek bir tür eylem planının oluşturulacağı kaydedildi. Çalıştaya Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 4. Bölge Müdürü Osman Malkoç, Muğla Şube Müdürü Somer Kırker, AK-TEL Mühendislik Haydar Karacan’ın yanı sıra Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Hidrobiyolog Burak Ali Çiçek, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Biyolog Halit Filiz, Su Altı Araştırmalar Derneği Başkanı Nesimi Ozan Veryeri konuşmacı olarak katıldılar. Çalıştay da, açılış konuşmasını yapan 4. Bölge Müdür Yardımcısı Osman Malkoç: “Ülkemiz hem tür, hem genetik ve hem de ekosistem biyolojik çeşitliliğe sahiptir. 1970’li yıllardan sonra bilinen türlerde yüzde 30 azalma söz konusu oldu. Bakanlığımız ülkemizin biyolojik çeşitliliğine çok önem vermektedir. Bunun için ilgili kurumlarla birlikte çalışmaktayız” dedi.
AK-TEL Mühendislik’ten Haydar Karacan, proje çalışmaları hakkında kısa bir sunum yaparak başlattıkları proje çalışmasının 13 Kasım’da biteceğini, bu çalışmalar sırasında Patara’dan Bodrum’a kadar Akdeniz Foku ve diğer canlıların yaşam alanlarının tespitinin gerçekleştirdiklerini söyledi.
FOK MAĞARALARINI ARAŞTIRDIK
Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim üyesi Hidrobiyolog Burak Ali Çiçek,bütün yaz boyunca Akdeniz ve Ege kıyılarında ciddi araştırma yaptıklarını belirterek,“Bakanlığımızın katkılarıyla bir fok araştırması yaptık. Bütün yaz kıyılarımızda bulunan fok mağaralarını, hamitatları araştırdık. Çok ciddi mağaralar bulduk. Anne-yavruyu görüntüledik. GPS ile koordinatlı şekilde Önemli mağaraları işaretledik. Korunması gereken mağaraları, bölgeleri vs. hepsini özetleyip rapor haline getireceğiz. Patara’dan Milas kıyılarının sonuna kadar araziyi gezdik. İşaretlenen mağara sayısı 12 tane. Bununla birlikte irili ufaklı 36 tanede küçük mağaralardan bulduk” dedi
Fok sayılarının bölgede ne kadar olduğunu bilmenin kolay olmadığını belirten Çiçek: “Bölgemizdeki bir mağarada anne yavruyu görüntüledik. Bununla birlikte bağımsız 3 tane daha gözlem yaparak kaydını yaptık. Biz özellikle foku görelim diye çalışmalarımıza başlamadık. Önemli olan ekosistem yaklaşımıyla olaya yaklaştık. Habitatları önemli. Mağaraları ve yaşam alanları önemli. Öncelikli olarak bunları tespit ettik” dedi.
Çiçek bir soru üzerine, “Bizim üzerimize düşen çok şey var. Onlar bizim yaşam alanlarımıza değil biz onların yaşam alanlarını işgal ettik. Sıkıntıda buradan doğuyor. Geçmişte popilasyonları çok daha yüksek olmasına rağmen şuanda ciddi azalışta. Tehlike durumu açısından en yüksek seviyede tehlike altında olan canlılar. Peki, ne yapacağız? Şuandan sonra gelişmeyi kontrol etmemiz gerekiyor çünkü eşikteyiz. Var olan mağaraları ciddi anlamda korumamız gerekiyor. Balıkçılık, turizm ve insan kullanımı ve şehirleşmeyi kontrol altına almamız gerekiyor” diye konuştu.
ÇED RAPORLARI KRİTİK RAPORLARDIR
Su Altı Araştırmaları Derneği Başkanı ve Akdeniz Fok Araştırma Grubu temsilcisi Nesimi Ozan Veryeri ise: ÇED raporlarının Türkiye’de kritik raporlar olduğuna dikkat çekerek, “Kıyılarımız Akdeniz ölçeğinde çok değerli. 30 milyon yıldır Akdeniz fokları kıyılarımızda yaşıyorlar. 1990’lı yıllarda 45 milyon olan Türkiye nüfusu şuanda 80 milyona kadar dayanmış halde. Bu nüfusun yüzde 60’ı kıyılarımızda yaşıyor. En büyük değişim akarsular, iç sular, tatlı sular, deniz ve kıyı ekosisteminde görülüyor. Muğla bölgesi Türkiye’nin en önemli ve en değerli bölgelerinden bir tanesi. Muğla tarımsal toprakları, turizm potansiyeli orman ekosistemi ve su ekosistemleriyle Türkiye’de en öne çıkan bölgelerden bir tanesi. Muğla kıyılarının önümüzdeki dönemde korunması gerektiği ile ilgili iki gün sürecek bir çalıştay söz konusu” dedi.
Veryeli: “Türkiye’de her yıl binlerce ÇED raporu düzenlenmekte. Ve kanaatimiz şudur ki bu ÇED raporları Türkiye’nin ekolojik ve ekonomik kaderini belirleyen son derece kritik raporlardır. Bu raporların düzenlenmesi sürecinde özellikle bilim insanlarının ve bilirkişilerinin dürüstlük ve ahlak hattında kalmalarını son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Yaptığımız incelemelerde özellikle kıyı ve deniz alanları olan uzmanlık alanlarımızda ÇED raporlarımızda yanlış plan kararlarının söz konusu olabildiğini kuvvetle tespit ediyoruz. Bugün Avrupa’da ve gelişmiş olan ülkelerde en değerli olan şey para değil. En değerli olan şey başta ahlak ve doğal kaynaklar. Türkiye’de artan nüfus paralelinde ve hızlı değişen değerler silsilesinde sahip olduğumuz değerlerin önemini ve bunların nasıl yönetilmesi gerektiğini anlamakla ilgili ciddi kaotik ortam yaşıyoruz. Bu noktada hepimizin samimi davranması gerekiyor. Akdeniz foku bir tek canlıdır bizim için önemli olan Akdeniz foku değil onların yaşam alanlarıdır. Akdeniz fokunu korumak tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Adalarıyla, kumsallarıyla, kıyılarıyla, ağacıyla, akarsuyuyla birlikte bunları korursak o zamanda turizmde, tarımda başarılı oluruz. Ülkemizde son kıyı, alanları Marmaris, Ege ve Akdeniz’de tespit edilmektedir. Bu alanların hassasiyetle ve dikkatle ele alınması gerekmektedir” diye konuştu.
AKDENİZ FOKU TEHDİTLERİ
Su Altı Araştırmaları Derneği Başkanı ve Akdeniz Fok Araştırma Grubu temsilcisi Nesimi Ozan Veryeri, Akdeniz Foku’nun kıyılarımızdaki tehdit ve riskleri olarak yaşam alanı olan bakir kayalık kıyıların yapılaşma ve yasa dışı kaçak yapılaşmalarla tahrip edilmesi yasa dışı ve aşırı balıkçılık, denizlerin kirlenmesi, kimyasal ve fiziksel özelliklerin bozulmasını gösterdi. Veryeri, kıyıların korunması noktasında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü’nün üzerine kritik görevler düştüğünü söyledi.