Değerli okurlar, her gün yeni bir gelişmenin duyurulduğu Covid-19 salgınıyla ilgili bilgi kirliliğine karşı BM Genel Sekreteri Guterres de uyarılarda bulundu. Ne yazık ki otoriteler bile geçen haftaki bulgularını önümüzdeki hafta değiştiriyor, aksini söylüyor mesela Dünya sağlık örgütü (WHO) tavsiye ettikleri Remdesivir isimli ilaç için bekledikleri sonucu alamadıklarını açıkladı. Virüsler karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzun bir diğer örneği de her yıl gripten ölen insan sayısının 400-500 bin civarı fakat halen gribe karşı kesin bir çözüm bulmuş değiliz. Her yıl yeni grip salgınları gelecek yılın aşı ailesine katılıyor fakat gelecek yıl aynı tür virüs yerine değişim geçirmiş yeni salgınlar bizi yakalıyor. Asya gripleri de aynı şekilde 8-12 veya 21 yıl arayla Sars, Mers, Corona ve Corvit-19 olarak karşımıza çıkıyor.
Tek bir patojenden bile sakınıyorken neden vücudumuza aşı yoluyla virüsleri enjekte ettirmeye hazır olduğumuza şaşırabilir insan. Bunun nedeni virüslerin uyku ve uyanıklık diyebileceğimiz iki formunun bulunmasıdır. Yani Bakteriler gibi dehidrasyon (su kaybı) spor formu yerine solelli (levo) veya sağ el kaidesine göre kristal forma girerler. Bu sayede virüsler milyonlarca yıl hayatta kalabilirler. 2015 yılında Tibet platosunda donmuş halde 15 bin yıl öncesine ait 28’i daha önce hiç görülmemiş 30’u aşkın virüs çeşidi keşfedilmişti. Sibirya’nın kuzeydoğusunda ise Fransız araştırmacıların HIV’den 10 kat daha büyük virüslerin 30 bin yıldır uykuda olduğu öğrenilmişti…
Canlılık sol elli amino asitleri kullanırken virüsler sağ el ve sol el bükümüne göre canlı veya cansızlık arasında gider gelirler. Virüsler sol elli bükümdeyken bulaşıcı ve saldırgan olarak hemen konak hücreye doğru yönelerek ele geçirirler. Konak hücre virüs replikalarını (kopyalarını) üretmek için canla başla çalışır. Bu noktada kendi mikrobiyomuz bize düşmanmış gibi bütün enerjisini bu hücrelere doğru yöneltir. Bu kanser hücreleriyle virüslü hücrelerin diğer hücrelerden daha fazla enerji harcaması olayı guguk kuşlarının hilesine benzer bir durumdur. Kuluçka asalağı olan guguk kuşunun hilesini mutlaka youtube’dan bulup izleyiniz. Kendisinden daha büyük bir yavruyu beslemeye çalışan ebeveyn kuşların bütün enerjisini bu yabancı yavruyu beslemeye çalıştığını göreceksiniz. Biz de aynı yanılgıya düşerek maalesef bu yabancıları beslemek için ekstra enerji harcamaktayız. Beynin bu yanılgısıyla da hastalık süreci hızlanmaktadır.
Hücre faaliyetlerini yavaşlatmak, tedavi sürecinde önemli bir etken olabilir. Bu süreçte kesinlikle diyet yapmak gerekiyor, karbonhidrat içeren, şeker ihtiva eden meyveler dahil olmak üzere bütün besinler konusunda uzman görüşü alınmalı. Hücre faaliyetlerini yavaşlatmanın bir diğer yolu da biyolojik saat dediğimiz metabolizma takvimidir. Bu takvimi ayarlayan beynimizdeki epifiz (pineal) bezdir. Epifiz bezi psişik ve içgüdüsel yeteneklerimizi, uyku döngülerini ayarlayarak biyoritmin düzenlenmesinden sorumludur. Bioritm demişken hemen şu ayrıntıyı da not düşmemiz gerekiyor. Biortim eğrilerinin izlediği periyodlar 28 günlük takvimler oluşturur. Corona ve Corvid-19 denilen bu iki virüsten birisi 14 günlük uyku evresine sahipken, Corvid-19 kodlu virüsün bioritminin 28 günlük eğriler izlediğini görülmektedir. Virüs’ün dünya geneline yayılması maalesef virüsün 14 yerine 28 gün hilesiyle karantine sürecini aşarak yayılması sebep olmuştur. Astrologlar bu konuyu daha iyi anlayacaktır ki zaten Corona virüs’ün birden bire yayılmasındaki etmenlerden biri de güneş tutulmasıdır. Geçtiğimiz Aralık ayının 26’ında gözlemlenen güneş tutulmasının virüsler üzerindeki uyandırıcı etkisiyle birden pandemiye dönüşmüş oldu. Çekirge istilarında olduğu gibi birden bire ortaya çıkan çekirge sürüsünün aniden tekrar kaybolması gibi virüs’ün de 21 Haziran 2020’deki bir tutulma olayında yada bu tarihten evvel yaşanacak bir güneş patlaması (güneş patlamalarının virüsler üzerinde olumsuz etkisi) sayesinde virüsler yeniden uyku moduna dönebilirler. Tabi şunu düşünmek gerekiyor 26 Aralık 2019’daki güneş tutulması virüsleri uyandırmışsa 21 Haziran 2020 tarihli tutulmanın tekrar uyutacağı sadece bir ihtimal. Çünkü burada iyimser olarak çivi çiviyi söker mantığıyla yaklaşıyoruz. Bu tarihten daha önce 5 Haziran 2020’de Suudi Arabistan, Güney Hindistan ve Endonezya hattında ilerleyecek olan Ay tutulması fenomeni gerçekleşecek. Ay’ın da doğa üzerindeki etkileri düşünülünce bu tarih içinde umut dolu olmak gerekiyor.
Virüslere karşı kesin bir zaferle çözüm üretebilmiş değiliz mesela grip (influenza) salgını her yıl yenilenir. Grip aşısı ürettiğimizde geçen salgının virüslerine karşı bağışıklık kazanmış oluruz fakat asya gripleri (Sars, Mers, Mol) genel ismiyle K-Code-19 serisi virüsler… Bunlar geri çekilirken yarı ölü influenza tipi virüsler bırakırlar ki doğal grip aşısını oluştururlar. Yani antikorlarımız bu güçsüz virüsleri yediğinde onları çözümleyerek silahlarını öğrenir ve gelecek salgında aynı virüse karşı bağışıklığımız güçlenmiş olur. Bu da grip aşısı ailesine katılan o yılın güncel aşısı olarak kataloglanır… Virüslerin kristal formuna dönmeye başlaması onların uykuya geçtiğini ve geri çekildiğini gösterir ki bu belki de onların mart kedileri gibi üreme evresini tamamladığı bir gök takviminden kaynaklanıyor olabilir. Tabi bunu kesin olarak bilememekle birlikte bildiğimiz bir şey var ki o da onların toprak altına geçtiği. Orada böcek türleri özellikle karınca ve çekirgelerde konuk olduğunu biliyoruz. Bu tür böceklerle beslenen, onları burunlarıyla vakumlayarak çeken, karınca yiyenler virüsleri infuenza salgılarından gereçerken yeniden sentezlenerek uyanırlar. Özellikle Peygamber Devesi denilen hayvan Corona virüslerin kültür ortamını oluşturur… Zırhlı hayvanlar Asya Ornitorenk (Armadillo) ve Çin Ornitorenk’i olan Pangolins, burunlarıyla toprak altından böcekleri hortumladıklarında yüzyıllardır uyuyan Corona virüsleri kendi infulenzalarına katarak taşıyıcı olurlar. Bunlara domuz, kutup ayısı ve kuş türleri de katılarak taşıyıcı hayvanlar olarak ortaya çıkarlar. Bu yüzden araştırmacıların açıklamalarında farklı bu tür hayvanların ismi geçmektedir. Mers hayvandan insana, Sars insan’dan insana geçerken Corona insandan hayvana ve tekrar insana iade edilen bir döngüye sahip olmasından dolayı korkutucu bir postulattır. Corona’nın konakladığı böcekleri insanlar yemez fakat böcek yiyen hayvanlar insana bulaştırmada taşıyıcı rolü üstlenirler…
Biyoritim ve göksel takvimlerle virüsün döngüsünden bahsetmeden önce; hastalar için metabolizma faaliyetleriyle ilgili epifiz bezinden söz ediyorduk. Karanlık ortamlar epifiz beziyle ilgili olarak olumlu etkiye sahiptir. Kanserli hastalarda tümor faaliyetlerini yavaşlatmak içinde kullanılan bu yöntem aynı zamanda virüslü hücrelere karşı da yararlı bir etki bırakacaktır. Epifiz bezi biyoritmimizi uyku moduna aldığında hücreleri uykuya geçirmesiyle birlikte bünyedeki virüs üretimi de yavaşlar ve hastalığın seyri yavaşlamış olur. Epifiz bezinde elektromanyetik dalga yoğunluğuna duyarlı Pineolasit hücrelerinde melatonin salgılanmaktadır. Bu salgıdan triptofan denilen aminoasitler elde edilir. Bu sayede seratonin üretilir ve insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir nörotransmitter harekete geçerek tedavi sürecinde etkili olur. Fransız araştırmacılar nikotinin corona virüslerin bağlandığı reseptörlere karşı önleyici etkisi olduğunu düşünerek sigara içenlerde daha az bulaşma riski olduğunu düşünüyorlar. Fakat sigara içmeye gerek yok çünkü epifiz bezinde salgılanan melatonin içindeki triptofan dizeleri karaciğerde yıkıldığında ortaya nikotinamid çıkar. Nikotinamid türevleri aynı zamanda tansiyon ve kalp hastalarının kullandığı dil altı ilaçlarda niasinamid etken maddeleri olarak yer alır. Niyasin, nikotinik asit yani B3 metabolizmasında gereksinim duyulan zorunlu bir vitamindir… Mutlu ve umutlu olmak, depresyona karşı mücadele etmek için loş ışıklı ortamlarda bulunmaya özen göstermeniz yatarken tamamen karanlık bir odada uyumanız yeterlidir. Dikkat ederseniz eğlence mekanlarında da doğal olarak insanlar loş ışıklar altında gayet mutludurlar.
Bağışıklığımızı güçlendirmemiz açısından beslenmemiz yani vücuda alınan materyaller büyük önem taşır. Sindirildikten sonra glikoz şekerine dönüşecek olan karbonhidrat içeren besinleri ölçülü tüketmelisiniz. Bu süreçte şekerden uzak durun sadece meyvelerden belki çok canınız çekerse tadımlık tüketebilirsiniz zaten kanser hastalarının kesinlikle uzak durması gerekmektedir. Besleyici ve yararlı besinlerden birisi de balıktır. Bu günlerde çarşıya pazara pek gitmekten herkes gibi bende kaçındığım için internette ararken rastladığım balık çorbası isimli web sitesinden online sipariş vererek aldığım çorbalardan da bahsetmek istiyorum. Kuşkonmaz, karnabahar, fesleğen, yer elması, zencefil, portakal, brokoli, tarhana çorbası vesaire say say bitmeyen çeşitleriyle la bu ne demek geldi içimden. Bu çorbayı üretenlerle aynı kafadan olduğumuzu fesobaço, kuşsobaco, yekubaço, portabaço, baço baçoo o dedim baçoo yenir bu (yani bacanak anlamında diyorum ama aslında balıkçorbası’nın kısaltması)… Hakikaten insan ilk görüşte la bu ne diyor balık çorbasına bir burun kıvırıyor. Ama tadına baktığınızda inanılmaz bir lezzet gerçekten bu işi iyi yapmışlar ve onlar da bizim gibi düşünüp “labune” ismini vermişler… Sizlere tavsiyem balık çorbası web sitesini ziyaret ederek bir deneyim yaşamanız. Çünkü gerçekten de balık çorbasının besin değerleri muhteşem. Balıkları tava ve ızgaradan daha çok buğuluma yöntemiyle pişirdiğimiz zaman daha yararlı olmaktadır. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Çolakoğlu bu konuda şöyle diyor;
“Yağlı balıkların genellikle ızgara yapılarak, az yağlı olanların fırında, yağsız olan balık türlerinin de genellikle yağda kızartılarak tüketilmesi gerekmektedir. Ancak yağda kızartılan balıklar, daha kalorili olmakta ve yağda çözünen vitaminler pişirme sırasında yağa geçtiğinden, vitamin açısından daha fakir hale gelmektedir. Bu sebeple mümkün olduğunca balıkları ızgara veya buğulama şeklinde tüketmek sağlık için daha faydalı olmaktadır.”
Peki ya doğrudan çorbası yapıldığında? Yani balıktaki bütün besin öğeleri suyuna geçerek şifalı bir iksir haline dönüşmektedir. Ancak Labune markası sadece bir balık çorbası olarak değil bütün besin öğeleriyle birlikte düşünmek gerekiyor. Çünkü çeşitliliğine bakıldığında içeriğindeki sebzelerle zenginleştirilmiş olan çorbanın ihtiyacımız olan bitki türevlerini de ihtiva etmiş oluyor. Zaten öğrendiğim kadarıyla şu anda Corona vakasının görüldüğü bazı hastanelerde bu çorbadan yemek servisine çıkmaktaymış.
Et ve sebze ürünlerinin birlikte tüketilmesi metabolizmanın korunması için önemlidir. Çünkü Hayvansal besinler asidik, bitkisel besinler ise baz yapılıdır. Bizim ihtiyacımız olan ise su gibi hafif alkaliye doğru (kanın) ph7,40 değeri sağlıklıdır.
Bu süreçte yasaklar ve tedbirler gevşedikten sonra bile kendimize dikkat etmemiz gereken bir yılı yaşıyoruz. Bu yazıya başlamadan önce virüsler hakkında daha fazla detay ve evrimsel süreç içeren bir makale hazırlamıştım ki virüsleri daha yakından tanıyabilelim. Ancak sizleri bilimsel argümanlarla sıkmak istemediğim için onun yerine bu yazıyı paylaşıyor ve tekrar hatırlatmak istiyorum bu salgında bilim insanları da yeterince deneyime sahip olmadıklarından ve virüs konusu tam bir muamma çünkü yine milliyet gazetesinde yer alan bir haberde İtalyan manken Bianca Dobroiu üzerinde yapılan testlerde 55 gün boyunca Corona testi pozitif çıkıyor. Ve yine aynı bilim adamları 4 haftaya kadar pozitif çıkması normal diyor. Ancak burada 8 haftalık bir süreçten söz ediyoruz. Yine bir başka açıklama da bir kere Corona’dan kurtulanların tekrar Corona’ya yakalanmayacağı söylenirken bunun aksi olduğu görüldü. Bu nedenle sizleri önce Allah’a sonra kendinize emanet ediyor ve bir an önce ama antikor tedavisiyle ama virüsleri hedef alacak antiviral ilaç yada kozmik bir ilahi fenomenden birinin gerçekleşmesi ümidiyle sağlıklı günlerde yeniden görüşmek üzere değerli okurlar…