Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmayı hep konuşuyoruz. Ancak en az okumak kadar önemli bir beceri varsa o da yazı yazmak. Yazmak bilişsel, fiziksel ve psikolojik gelişim açısından çok önemli bir eylem. Peki, çocuklarımıza yazma alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz? Eğitimci yazar Müjdat Ataman’a sordum.
En son soracağımı en baştan sorayım. Çocuklara yazma alışkanlığı nasıl kazandırılır?
Birinci sınıfa giden öğrencilere okumaya geçtin mi diye sorulur da yazmaya geçtin mi diye sorulmaz. Okul öncesinde öğrencilere okuma-yazma eğitimi veren okulların varlığını biliyoruz. Birinci sınıfta da bir an önce okuma-yazmaya geçmek için çocukları yoruyoruz. Bu yorgunluk okuma-yazmadan uzaklaşma olarak bize dönüyor. Sistem bir an önce çocuğu yarışa sokmaya çalıştığı için, yardımcı kaynaklar daha birinci sınıf bitmeden öğrencilerin ellerine tutuşturuluyor. Konu anlatımlı akıllı defter diye bir şey icat edildi. Öğrencinin konuyu not almasına gerek duymadan bu defter kılığındaki kitaplardaki boşlukları doldurması yetiyor. İkinci sınıfla birlikte öğrencilerin tüm değerlendirmeleri çoktan seçmeli sorularla yapılmaya başlıyor. İstenileni verilenler arasından seçmeye çalışan çocukların doğal olarak yazma becerisi gelişmiyor. Eğitimdeki çoktan seçmeli yarışa son verilmedikçe bu alan gelişemez.
Yazı yazmanın gelişimsel olarak faydaları neler?
Yazmanın gelişimsel faydası geri dönülebilir olmasının zihne katkısıdır. Yazı bütünseldir. Nasıl ki okumak yazmaya katkı sağlıyorsa yazmanın da konuşmaya benzer bir katkısı var. Yazma eylemi bir arayıştır, bir sözcükte durursunuz, başka bir sözcük tercihinin anlatımı daha da kolaylaştıracağını düşünür ve sözcüğü değiştirir yeniden okursunuz. Bu basit sözcük değişimleri bile konuşma altyapısına katkı sunar. Yazma öğrenmeyi kolaylaştıran eylemlerden biridir; yeni öğrendiğiniz herhangi bir şeyle ilgili kendinize not almak, akılda tutmanın önemli bir aracıdır. Yazma eyleminin belki de en güzel kazanımı kendi kendinizle oynamanızdır. Yazmak bireysel bir eylemdir, size aittir ve o alana sizden başkası sızamaz. Yazma insanın kendi iç yolculuğudur ki bu yolculuk zihni zorlar, zorlanan zihin gelişir. Yazmanın gelişimsel bir diğer katkısını da az sözcükle, çok şeyi anlatma çabası olarak görüyorum. Bu beceri başlı başına bir gelişim alanı.
Okulda not almayı, özet çıkarmayı nasıl canlı tutabiliriz?
Özet çıkarmak çok önemli bir beceri. Ne yazık ki okullarda kopyala-yapıştır kültürü ön planda. Daha ilk yıllardan bu alana yoğunlaşmamız gerekiyor. Neredeyse unutulmaya yüz tutan sihirli bir yönerge vardı; “kendi sözcüklerinle anlat”. Çocukların dinledikleri, okudukları ya da izlediklerini kendi sözcükleriyle anlatması çok değerli. Ardıllık alanına katkı sunan bir diğer alan da not almaktır. Özet çıkarmanın küçük kardeşi olarak gördüğüm bu alanda küçük adımlarla işe başlamalı. Bu beceri seviyelendirilerek geliştirilmeli.
Çocuklara bu konuda nasıl destek verebiliriz?
Çocuklarımızın yazmasını istiyorsak önce biz yazmalıyız. Yazmaya ısındırmak ailede başlıyor. Mesela sabahları post-it kullanarak birbirine not yazmak bir rutine dönüştürülebilir. Mektup, kart yazmak ve bunları özel günlerde sevdiklerine göndermek yaşatılabilir. Bir yemek tarifi için çocuğumuzdan yardım istemek, alışveriş listesi yaptırmak, ev kurallarını yazıya dönüştürmek, akşam yemeği masasına sürpriz notlar bıraktırmak, sokak hayvanlarına destek olmak için afiş çalışması yaptırmak ve bunu mahalledeki direklere astırmak, minik bir gösteri hazırlamak ve rollerin konuşmalarını yazdırmak ilk aklıma gelenler.
Tek defterle planlamayı öğrenir
Yazma becerisi için defteri ilkokul yıllarında çocukların gözdesi yapmamız gerekiyor. Onlarca ders için onlarca defter değil büyük ve tek bir defterle öğrenciler bir yılı tamamlamalı. Tek defter kullanımı çocuğun planlama becerisinin gelişimine katkı sağlar.
Yazma becerisinin gelişimi için programda çocuklara kendilerini anlatacakları alanlar açmamız gerekiyor. Türkçe kazanımlarına baktığımızda 1. sınıftan 8. sınıfa kadar “Duygu ve düşüncelerini yazılı olarak ifade eder” kazanımı var, ama bunun nasıl yapılacağına dair bir süreç yok.
Yazma alışkanlığı kazandırmanın bir yolu da öğrencilere heyecanla yazacakları konular sunmak. Bir öykü yazın demek yerine belki önce bir mekân seçin ve orayı bize anlatın demekle başlayabiliriz.
Yazma süreklilik ve disiplin isteyen bir beceri tam da bu nedenle öğrencilerin sıklıkla konuşarak çözüm buldukları dertleri, istekleri, dilekleri, şikâyetleri onlardan yazılı olarak istenebilir.