Okulların zorlu sınavı
Okulların bir kısmı açıldı, bir kısmı yarın açılıyor. Kafalardaki soru işaretleri ile yüreklerdeki tedirginlik ise bitmiş değil. Kapanma olmadan, sağlıklı bir eğitim yılı için, okullar ve öğretmenler neler yapmalı?
Yüz yüze eğitim tüm kademelerde yarın itibarıyla başlıyor. Millî Eğitim Bakanlığı, Kovid-19 tedbirleri kapsamında yapılması gerekenleri önlem paketi olarak tüm okullara gönderdi. Ancak kafalardaki soru işaretleri ve tedirginlikler bitmiş değil. Aşı olmayan öğretmen ve velilerin varlığı, aşılarını tamamlamış olanları tedirgin ediyor. Bu süreçte okullar hazırlıkları tamamlamaya çalışırken öğretmenleri de zorlu bir dönem bekliyor.
Konuştuğum deneyimli bir öğretmen “Bize çok iş düşüyor” diyerek başlıyor anlatmaya: “Okula girişte nöbetçi öğretmenler, ders esnasında ise ders öğretmeni olarak sınıfta hastalık belirtisi gösteren öğrencileri aileleriyle görüşerek test yapmaya yönlendireceğiz. Kış aylarına kadar derslerde pencerelerin açık olmasına dikkat edeceğiz. Öğrenciler okulda bir aradayken pandemiyi unutuyorlar. Maskeyi düzgün takmaları, sosyal mesafeyi korumaları konusunda uyarmamız gerekecek. Öğrencilerimizle, pandemi, aşı, salgının etkileri hakkında sohbet edeceğiz.
Aşılamanın önemini vurgulayarak ailelere de ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Öğrencilerin öğretmenlerinden ve okuldan aldığı bilgiler kendileri için daha önemlidir. Yani bizden dinleyince çoğunda asılsız kaygılar giderilecektir.” Yüz yüze eğitimin olmadığı dönemin öğrencilerde ne gibi kayıplara yol açtığını deneyimledikleri için öncelikli hedef okulları açık tutmak: “Tam gün eğitimden tekrar ikili hatta üçlü eğitime geçilebilir. Haftanın bütün günleri dersler (sınıflar seyreltilerek) yapılabilir. Mevcudu az olan okullar geçici olarak değerlendirilebilir.”
Tüm sene açık tutabilmek için önlemler
Dr. Tomris Cesuroğlu
(Toplum sağlığı uzmanı)
“Havalandırma, maske, belirti gösterenlerin okula gitmemesi. Bu basit önlemlerle Avrupa tüm sene okullarını açık tutabildi, üstelik aşı yokken. Okullarda yayılım hep çok nadirdi. Olursa öğretmen öğretmene, daha az sayıda da öğretmenden öğrenciye oldu. Öğrenciden öğrenciye yayılım yok denecek kadar az. Okullarda şu 3 temel prensip sıkı sıkı uygulanmalı:
1 Havalandırma: Sınıflar pencere ve kapı açık olacak şekilde nasıl ve ne kadar sık havalandırılacak? Bunun denetimini yapmalıyız. Çünkü pencereleri ne kadar sık açıp havalandırırsanız, bulaşma riski o kadar azalıyor. Sınıf merkezi sistemden yapay şekilde havalandırılıyorsa hepa filtre takılmalı.
2 Maske: Okuldaki tüm aşılı ve aşısız yetişkinlerin maske takması çok kritik. Türkiye’de şu anda vaka sayıları yüksek olduğundan, her seviyeden öğrencinin de maske takması gerekiyor.
3 Belirtilere dikkat: Belirti gösteren ya da temaslı öğretmen ve öğrencilerin okula gitmemesi. Ateş, burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük ya da solunum sıkıntısı belirtilerinden en az biri olan çocuk ve yetişkinlerin okula gitmemesi gerekir.
Bu basit önlemlerle, geçen yıl aşı yokken Avrupa ve Doğu Asya, okullarını tüm sene açık tutabildi.
“Planlamanın baş aktörü okul idaresi”
Mehmet Şerif Akaydın (Eğitim kurumu yöneticisi )
İçişleri, Sağlık ve Millî Eğitim bakanlıkları salgınla ilgili okullara rol ve sorumlulukları nasıl planlayacaklarına ilişkin genelge gönderdi. Maske-dezenfektan vb. temizlik malzemeleri okullara gönderilecek, okul idaresi bu planlamanın baş aktörü olacak. Önemli olan herkesin bu işi en iyi şekilde yapmaya çalışması. Mevcut durumda, özellikle devlet okullarında sınıf mevcutları büyük bir sorun teşkil ediyor. Öğrenci sayısı olarak müsait okullar, diğer okulların kullanımına açılmalıdır. Bina tahsisi yapılamayacak durumlarda Prof. Adnan Gümüş’ün de sıklıkla vurguladığı önlemleri alabiliriz.
Örneğin, okul ikili öğretimde değilse, geçici olarak ikili öğretime geçilebilir. Okula yakın olan yerlerdeki boş kamu binaları, müsait özel okullar, AVM’ler geçici süreyle kullanılabilir. Bahçesi olan okullara ya da açık alanlara derslikler kurulabilir. Bazı durumlarda, sınıf seyreltilemiyorsa, cumartesi-pazar devreye sokulabilir.
