Bizim balkonun karşısında bir meşe ağacı var. Bakıyorum da son günlerde büyük bir coşku ile büyüyor. Sadece birkaç günde yaprakları büyüdü ve yeşillendi. Yeni dalları çıktı, hızla uzuyor. Kuşlar hiç ötmediği kadar yüksek sesle ötüyor. Doğa sanki hiç olmadığı kadar aceleci ve canlı.
Ya ben ilk kez böyle durabildiğim için, her değişimi bu kadar net fark edebiliyorum. Ya da doğa, ilk kez insan olmadan bir ilkbahar yaşadığı için daha sağlıklı ve mutlu.
Bunları düşünürken aklıma, geçtiğimiz ay koronavirüs sebebiyle kapanan fabrikalar ve azalan sanayi üretimi sonrası Çin’de hava kirliliğinin yüzde 25 azalmış olduğuna dair çıkan haberler geldi. Yine salgın nedeniyle, gondol yoğunluğunun azalmasıyla birlikte, Venedik’te kanalların belirgin biçimde temizlendiğine dair haberler vardı. Çok merak ediyorum, İstanbul için de böyle bir araştırma yapılsa acaba neler çıkar?
İnsan kadar dünyaya zarar veren bir tür yok. Ve şimdi sanki trajik bir komedi filmi oynuyor. Üstelik tüm dünyada aynı anda vizyonda!
Çocukların uyumlanma hallerine hayranım
Dün uzaktan dersleri bittikten sonra kızımın arkadaşları ile gülüşme seslerini duydum. Odaya girdiğimde 3 arkadaşın bilgisayar ekranı aracılığı ile bir oyun kurup oynadıklarını gördüm.
Derin kedi olmuş ve yerde miyavlıyordu. Herkesin başka bir rolü vardı ve çocuklar bunu ekranlar aracılığıyla yaptıkları için üzülmek yerine, yine o anın keyfini çıkarıyorlardı.
Çocuklar yeniliklere ve değişimlere bizden çok daha kolay uyumlanabiliyorlar. Esneklik kapasiteleri bizden daha gelişkin. Ve bence içinde bulunduğumuz dünyada ve belirsizliklerle dolu gelecekte en çok işimize yarayacak şey bu esneklik.
Dün eğitimci Sevinç Atabay’ın, sevgili Özgür Bolat ile yaptığı canlı yayında söyledikleri de çok kıymetli idi bu anlamda. Atabay, Z kuşağı dediğimiz bu kuşağın zaten kaygılı bir kuşak olduğunu (sokağa çıkma, yabancılarla konuşma, koşma, üstünü açma, onu yeme, bunu yeme diyerek çocukları kaygılı yaptığımız için), o nedenle bizim kadar zorlanmadıklarını ve bu sürece daha kolay adapte olduklarını söyledi. Elbette istisnai durumlar var ve elbette uyku, iştah gibi konularda zorlanmalar, dengesizlikler oluyor. Ancak çocuklar bizim gibi olumsuzluklara, kötü haberlere takılmak yerine, elinde olanı hakkını vererek yaşamaya çalışıyor. Tabii biz onların kaygı seviyelerini arttırmazsak!
Kadına yönelik şiddet arttı, çözüm yolları daha da tıkandı
Evlere kapanmamızla birlikte kadına yönelik şiddetin arttığını defalarca yazdık. Bu konuyla ilgili Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı bir rapor yayınladı. Raporda zaten kötü olan uygulamaların virüs bahanesiyle tamamen tıkanmış ve kötüleşmiş olduğu söyleniyor. Sığınma evlerine başvuran kadınların virüs bahanesiyle geri çevrildiği ve caydırıcı bahaneler sunulduğuna da yer verilmiş. Üstelik sığınma evlerine kabul edilmek için fiziksel şiddet olduğuna dair kanıt yani darp raporu isteniyormuş. Sanki şiddet sadece fizikselmiş gibi! Raporun tamamını okumak isterseniz:
https://morcati.org.tr/wp-content/uploads/2020/04/Koronaviru%CC%88s-salg%C4%B1n%C4%B1-su%CC%88resince-KYS%CC%A7-rapor.pdf
Tekrar hatırlatayım; kadına yönelik şiddete karşı şikayette bulunmak için, 155, 183 veya 0212 656 96 96’yı arayabilirsiniz.
Ne oynasak? Gölgelerin gücü adına
Bu görseli Pinterest’te gördüm. Hazır güneşli günler gelmeye başlamışken, balkonumuzda ya da pencere önünde yapabileceğimiz harika yaratıcı bir etkinlik. Bunu yaparken çocuğunuzla gölge nasıl oluşur, gece ve gündüz döngüsü, cisimlerin hacmi, büyüklük/küçüklük gibi pek çok kavram hakkında sohbet etmek ve araştırma fırsatınız olabilir.
Milliyet Çocuk Eki ile verilen Oyun Takvimi’ne de bakabilirsiniz.