Bazen kızımın bu süreçten nasıl etkilendiğini anlamaya çalışıyorum. Davranışlarına, konuşmalarına bakıyorum ama anlamak güç. Genel olarak halinden memnun gibi. İlkokul birinci sınıfa gittiği için, uzaktan eğitimi sınıf arkadaşları ile eğlenceli bir oyun haline getirdiler. Zaman zaman ‘arkadaşlarımı özledim’ dese de, evin içinde bolca oyunla, çizgi filmle ve köpekleriyle zaman geçiriyor. Fakat bazen çok ani ve daha önce hiç yapmadığı öfkeli ve sert tepkiler veriyor. Dün sabah da oyuncaklarını masadan kaldırmasını istediğim için öfkeyle bana bağırınca, “Acaba iç dünyasında neler yaşıyor?” diye düşündüm.
Onunla bunu konuşmaya çalışınca, “Neden bilmiyorum anne ama böyle davranmak geliyor içimden” dedi! Bence bu çok kilit bir cümle. Duygular anlık olarak, sürekli değişiyor. Sinirli olmak istemeseler de, ağızlarından kelime olarak, bedenlerinden de davranış olarak öyle çıkıyor. Ne kadar tanıdık! Çünkü aynı şeyi ben de yaşıyorum. Bu aralar bazen kendimi tanıyamıyorum. Bu dönemde verdiği sıra dışı tepkileri üzerimize alınmak, saygısızlık ya da şımarıklık olarak adlandırmak yerine, sıcak ve samimi bir kucaklama ile karşılayabiliriz çocuğumuzu.
Ama iyi haberi vereyim. Duygularını ve davranışlarını öyle ya da böyle ifade eden bir çocuğunuz var ise şanslısınız. Onlarla iletişime geçmek, yardımcı olmak daha kolay. İçe dönük çocuklarla ise daha çok mesaiye ihtiyacımız var. Yaşına uygun bir dille, bazen oyunla, bazen farklı yöntemlerle kendini ifade etmesine yardımcı olmamız gerekiyor.
‘İyileşmek için fırsat’
Geçen yıl eğitim için İstanbul’a gelen Psikolog Aletha Solter, bir araştırmadan bahsetmişti. Uzun yıllar önce, kronik hastalıkları nedeniyle aylarca hastanede tedavi altında tutulan çocuklar üzerinde bir araştırma yapmışlar. Araştırma sonucunda, hastanede sürekli ağlayan, bağıran, öfke nöbetleri sergileyen, hemşire ve doktorlara tepki gösteren çocukların uzun vadede daha hızlı iyileşme gösterdiğini bulmuşlar. Solter’ın şu sözlerinin de bu süreçte kulağımıza küpe olması gerektiğini düşünüyorum: “Ağlama ve öfke nöbetlerini davranış problemi olarak değil, travmadan iyileşme için fırsat olarak görmeliyiz. Çocukların kendilerini evlerinde güvende hissetmeleri çok önemli. Çünkü evde öfke nöbetlerini ne kadar çok geçirirlerse, dışarda o kadar sakin kalabiliyorlar.”