Çocuklar yaşadıkları stresle başa çıkabilmek için ebeveynlerinin yardımına ihtiyaç duyar
Koronavirüs salgını, deprem haberleri, uzaktan eğitim derken yoğun gündem çocuklarımız için de zorlayıcı geçiyor ve davranış değişikliklerine sebep oluyor. Çocuklar öfke nöbetleri geçirdiğinde biz de öfkeleniyor ya da kendimizi çaresiz hissediyoruz. Kriz anlarında çocukların davranışlarını durdurmaya çalışmak, öfkelerini artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu noktada yol gösterici kilit soru: “Çocuğumun stresini ne tetikledi, rahatlamak için neye ihtiyacı var?” Bunu yapmak elbette söylendiği kadar kolay değil. Peki, nasıl bir yol izleyeceğiz?
“Çocuğun Duygusal Dünyası”, “Kusursuz Ebeveyn Yoktur” adlı kitapların yazarı, psikoterapist Isabelle Filliozat, geçtiğimiz günlerde online bir seminer verdi. Çocukların yaşadıkları stresle başa çıkmaları için ebeveynlerinin yardımına ihtiyaç duyduklarını söyleyen Filliozat, “Bağırmak, cezalandırmak, hor görmek, teslim olmak çocuğun aşırı davranışlarına verilen yersiz tepkilerdir. Çünkü sebebi ele almaz, beyni strese sokar. Çocukların gerçek duygularını gösterebilmeleri için kendilerini güvende hissetmeleri gerekir. Sorunu çözmek için davranışı değil, duyguyu ele almalı ve önce çocuğumuzu sakinleştirmeliyiz” diyor.
“Sınır koymak sorunu çözmez”
Çocuklarımızın istenmeyen davranışlarıyla karşılaştığımızda genelde sınır koymamız gerektiği söylenir. Oysa Filliozat, kriz anlarında otoriter davrandığımızda amigdalanın (ilkel beyin) devreye girdiğini, yani çocuğun karşıda bir tehdit algıladığını ve beynin savaş ya da kaç tepkisi verdiğini söylüyor. “Hayır” dediğimizde bize vurması ya da “seni sevmiyorum” demesinin, bize olan öfkesi değil, amigdalanın tetiklenmesi olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu biyolojik yanıtı görmezden gelirsek, sorunu çözemeyiz. Taşan sütün kapağını kapatmanız bir işe yaramaz, ocağın altını kapatmanız gerekir. Aynı şey duygular için de geçerlidir. Davranışa değil, strese yönelik hareket etmemiz gerekir.”
“Yanlış davranış problem değil semptomdur”
Şüphesiz, çocuklarımız yaşadıkları stresle başa çıkabilmek için bizlerin desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu noktada, yanlış davranışın, bir problem değil, bir semptom olarak görülmesi gerektiğine işaret eden Isabelle Filliozat, önceliğin çocuğu sakinleştirmek ve sonra empati yaparak sorunun nedenlerini belirleyip, çözüm üretmek olduğunu söylüyor. Bunu yaptıkça ve kendimiz de çocuğa model oldukça, çocukların bizden bağımsızlaşacağını vurguluyor. Sarılmanın ve temasın iyileştirici gücünü pek çoğumuz biliyoruz. İşte kriz anlarında da amigdalanın sakinleşmesi için oksitosin salgılamaya yani temasa ihtiyacı var. Filliozat, “Sevgi bir ödül değil, davranışı değiştirmek için bir yakıttır. Oksitosin salgılanabilmesi için temasa, dokundurtmuyorsa da nazik bir bakışa ihtiyaç var” diyor.
Zor anlarda ne yapmalıyız?
Kriz anları çocuğa bir şey öğretmek mümkün değildir. Çocuğun önce rahatlatılmaya ihtiyacı vardır; bu da sakin kalıp, bağ kurarak olur.
Biz gerildiğimiz zamanlarda, sesli olarak belki biraz abartılı, kendimizi nasıl sakinleştirdiğimizi çocuğumuza gösterebiliriz. Nefes almak, bir yudum su, müzik stresi yönetmek için yollardır.
Bazen çocuklar o kadar gerilir ki, koşmaya zıplamaya ihtiyacı olur. Bu özgürlük alanını ona tanımalıyız.
Bir şey istediğinde hemen hayır demek yerine, o şeyi alma arzusundan konuşun. Çünkü çocuklar öncelikle temas ister. Yetişkin olarak görevimiz, hayır deyip kestirip atmamak, bu zorlu duygularla baş etmesi için kaynaklar sunmaktır.
Çocuğumuzla duyguları hakkında konuşabilir, duygularını puanlamasını isteyebiliriz.
Onun hizasına inip, nazik bir göz teması ile onun mimik ve bakışlarını yapabiliriz. Taklit etmek değil, senin duygularını anlıyorum demek, çocukla empati kurmak için.
“Sen aptalsın” diye bağıran çocuğa hemen cevap vermek işe yaramaz. Ne olduğunu anlamak için empati kurun. “Öfkelisin çünkü… Bağırıyorsun çünkü… gibi.”
Öfkenin ifadesi ve ondan özgürleşmek için harekete ihtiyaç var. Ama büyük hareketler. Kollarını ve göğsünü açabileceği büyük hareketler yapmasına fırsat verin. Size vurduğunda, ters çevirerek kucaklayın.
Ergen ise size bağırması çok incitici olabilir. Kucağınızda bir top olduğunu ve tüm söylediklerinin o topa girip, hapsolduğunu düşünün. İçinde bir stres ve arkasında birtakım duygular olduğunu hatırlayın.