İktidar partisinde seçim için 14 Mayıs dışında bir tarihin hiç gündeme gelmediğini ve seçimi erteleme gibi niyetin olmadığını geçen hafta bu köşeden duyurmuştuk. 10 Mart’ta seçim kararı alınacak, karar 48 saat içinde Resmi Gazete’de yayımlanacak ve 14 Mayıs’ta Türkiye sandık başına gidecek. Birileri aksini iddia etse de bu konuda bir sıkıntı yok.
Asıl üzerinde durulması gereken nokta, deprem mağduru 11 il ve 23 ilçedeki seçmenin durumu. Toplam seçmenin yaklaşık yüzde 13’ü bu il ve ilçelerde yaşıyor. Deprem sonrasında bölgeden Türkiye’nin başka illerine doğru büyük göç dalgası yaşandı. Bu insanlar gittikleri illerde hangi sandıkta, nasıl oy kullanacak? Herkesin cevap aradığı sorular bunlar. O soruların cevapları ise rakamlarda gizli.
Deprem öncesinde afet bölgesinde sinyal verip, sonradan başka illerde sinyal veren GSM numarası sayısı 2 milyon 200 bin.
Resmi tahliyeler neticesinde bölgeyi terk ettikten sonra gittikleri illerde kaydı yapılan kişi sayısı yaklaşık 1.5 milyon. Yani bu insanların nerede, hangi adreste bulundukları biliniyor. 800 bin kişi gittikleri yerlerde kendi imkânlarıyla konaklarken yaklaşık 800 bin kişi de kamuya ait tesislerde kalıyor.
Deprem bölgesinde Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tesislerde kalan kişi sayısı 350 bin.
Bölgede kurulan 300 bin çadırda konaklayan kişi sayısı 1 milyon 300 bin. 40 bin insan da kurulan konteyner kentlerde konaklıyor.
Devletin bölgede konaklama imkânı sunduğu kişi sayısı 1 milyon 700 bin civarında.
Yaklaşık 1 milyon kişi de ilini terk etmemiş ama yaşadığı yerden kırsaldaki evine geçmiş.
En çok nüfus hareketliliği olan iller Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman.
Depremzedelerin bölge dışında en çok gittiği iller ise sırasıyla Mersin, Ankara, Antalya, Konya, Mardin, Bursa ve Niğde.
Devletin resmi kayıtlarında hangi ilden kaç kişinin nereye gittiği ve şu an nerede konakladıkları, bölgeyi terk etmeyenlerin yeni adresleri tüm ayrıntılarıyla yazıyor. Yani 14 Mayıs’taki seçimde depremzedelerin oy kullanmalarını sağlayacak teknik ve fiziki şartların oluşturulmasının önünde bir engel yok. Seçmen listeleri güncellenirken depremzedelere özel bir çalışmayla bu sorun kolaylıkla halledilir. Depremzedeler gittikleri illerde ya da şu an yaşadıkları yerlerde oylarını kullanabilir.
15 milyon insanı etkileyen bu kadar büyük bir afetin üzerinden 3 ay geçtikten sonra sandığı vatandaşın önüne koyabilmek her ülkenin becerebileceği bir şey değil.
Türkiye her şart ve durumda demokrasisine sahip çıktığını dosta, düşmana 14 Mayıs’ta bir kez daha gösterecek.
Haklı çıkan Kızılderili
Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 68’ini oluşturan yaklaşık 6.5 milyar insan kentlerde yaşamaya başlayacak. Bu kentlerin ekonomisi güçlü ve genellikle kıyı bölgelerinde kurulmuşlar. Dünya ekonomisinin yarısını kontrol ediyorlar ve neredeyse tamamı ciddi deprem, sel, fırtına ve diğer doğal afetlerin tehdidi altında! Tıpkı bizim İstanbul ve İzmir gibi.
Buraya döneceğiz… BM’nin başka bir raporuyla devam edelim. BM’ye göre, son 40 yılda dünyada yaşanan doğal afetlerin sayısı tam 5 kat artmış. Dünya Meteoroloji Örgütü de benzer bir veri paylaştı yakın dönemde: İklim ve su kaynaklı afetler yüzünden dünyada son 50 yıldır her gün 115 kişi hayatını kaybetti. Afetler günde ortalama 202 milyon dolar hasara sebep oldu. 1970-2019 arasında dünya genelinde yaşanan doğa olayı sayısı 11 bin 72!
Bütün bu rakamlar aslında bize aynı şeyi söylüyor: Ey insanoğlu… Daha fazla tüketmek, daha fazla kazanmak için çılgınca üretiyor ve doğanın dengesini acımasızca bozuyorsun. Bunlar daha iyi günlerin. Sonunu hiç düşünmeden doğadan aldıklarını eninde sonunda canınla ve malınla geri ödediğini ne zaman fark edeceksin? Köprüden önceki son çıkıştasın. Yaşam şeklini, tüketim alışkanlıklarını, üretim biçimini değiştirir, aşırı kâr ve rant hırsıyla doğayı yok etmekten vazgeçersen, gelecek nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakma şansın az da olsa var. Yoksa…
Yoksa ne olacağını bir başka rapordan aktaralım…
Dünyanın en büyük sigortacılık şirketlerinden Swiss Re’nin 2013 yılında yayınlanan “Dünya Risk Haritası” raporunda bakın insanlık için nasıl bir gelecek öngörülüyor:
Dünya ekonomisini yön veren büyük kentlerde 379 milyon kişi sel, 283 milyon kişi deprem, 157 milyon kişi güçlü rüzgârlardan kaynaklanan riskler altında yaşamını sürdürüyor.
İstanbul afetler karşısında en büyük ekonomik kayba uğrayacak kentler arasında yer alıyor. Kentte olası bir depremden etkilenecek insan sayısı 6.4 milyon kişi. İstanbul afetler karşısında en büyük ekonomik kayba uğrayacak kentler listesinde Avrupa’da 3, dünyada ise ilk 10’da.
Raporda Türkiye’den dikkat çekilen bir başka kent ise İzmir. Deprem ve tsunami riski altındaki şehirlerden biri olarak gösterilen İzmir, olası bir afette zarar görecek insan sayısı açısından 7’nci sırada.
Durumumuz özetle bu. An itibarıyla insanlığın yarınının bugünden iyi olacağına dair hiçbir umut yok. Çılgınca tüketmeye devam ediyor, doğanın afetlerle bize yaptığı uyarıları görmezden geliyoruz. Süreç Kızılderili Şefi Seatle’ın 1850’lerde yaptığı uyarıya paralel şekilde ilerliyor: Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak!
Tunca Bengin
İsrail teröründe neredesiniz?
23 Aralık 2024
Abdullah Karakuş
‘Benim teröristim iyi’ çıkmazı
23 Aralık 2024
Hakkı Öcal
Suriye’de barışı önlemenin yolu: YPG’yi korumak
23 Aralık 2024
Eren Aka
Belediyelerin borç tartışması bitmiyor!
23 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Yengeç | Jüpiter ile şans ve bolluk sizinle olacak
23 Aralık 2024