CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı yolundaki en büyük rakibi an itibarıyla Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş değil CHP medyası.
Köşe yazarları, youtuber’lar, sanatçılar... Hepsi Kemal Bey’in adaylığına sonuna kadar karşı.
Hatırı sayılır bir destek buldukları tezlerini tek cümleyle özetliyorlar: Kılıçdaroğlu ile seçim alınamaz.
İşi mezhep tartışmalarına kadar götüren insanlık düşmanları ve “Kemal Bey’i iktidar medyası istiyor, sırf bu sebeple aday olmamalı” diyen akıl fukaraları bile türedi.
En son muhalif bir gazeteci “Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı Erdoğan’ın en büyük avantajı. Tıpkı 94 İstanbul yerel seçimlerinde olduğu gibi doğru ve tek aday çıkartıldığında en az yüzde 10-15 farkla alınabilecek bir seçim ikinci turda yine Erdoğan’a hediye edilecek gibi gözüküyor” iddiasında bulundu.
1994 yerel seçimlerinde SHP’yi yüzde 35.95’ten yüzde 20’ye indiren ana etken solun tek adayla seçimlere girmemesi değildi. İstanbul’da patlayan İSKİ skandalı tüm Türkiye’de partinin oylarını eritti.
Gelelim bugüne… Her mahallenin ve siyasinin ayrı anketçisi olduğu ve bunların tamamen duygusal gerekçelerle gün aşırı anket açıkladığı bir dönemdeyiz. Bunları ciddiye almıyorum ama işini iyi yapanlar da Kılıçdaroğlu’nun seçimi alma ihtimalinin popüler iki belediye başkanı kadar yüksek olmadığını söylüyor.
Peki, herkesin bildiği bu gerçeğin farkında olmayan tek CHP’li Kılıçdaroğlu mu? Daha önce iki kez başka isimleri Cumhurbaşkanı adayı göstermekten çekinmeyen bir siyasetçi neden kazanamayacağı düşünülen bir seçime girmeye bu kadar hevesli?
Yoksa belediyelerde kopacak İSKİ benzeri bir yolsuzluk skandalını haber almış olabilir mi? İSKİ deyip geçmeyin. 28 yıl sonra bile İSKİ’yi duyanın aklına önce yolsuzluk geliyor. CHP’yi yerel iktidardan muhalefete, hatta baraj altına indiren İSKİ skandalı oldu.
Kılıçdaroğlu ismi geçen iki belediye başkanı hakkında patlayacak yeni bir yolsuzluk skandalının muhalefetin tüm planlarını bozacağından endişe ediyor olabilir. Malum, kendisine kamudan sürekli bilgi, belge geldiğini söylüyor. Belki de gelen bilgi, belgeler “İktidar CHP’li belediyelerle uğraşıyor” klişesiyle savuşturulamayacak kadar ciddi kanıtlar içeriyordur. Kemal Bey de bunun önüne geçmek için tedbir alıyordur.
Bildiğin bir şey mi var diyecek olursanız… E var bir şeyler… Konu yargıya taşınmış durumda. Şimdilik bu kadar...
Kıtlık senaryosu yükleniyor
The Economist dergisinde 18 Mayıs’ta yayımlanan “Amerika’da gıda fiyatları fırladı” başlıklı analize göre, ABD’de gıda fiyatları enflasyonu pandemi öncesi tahminlerden neredeyse üç kat daha yüksek seviyelerde. Petrol fiyatları yıllık bazda yüzde 43.6, enerji fiyatları ise yüzde 13.7 artmış.
“ABD’yi bırak, Türkiye’ye bak” diyenleri duyar gibiyim. Ama meselenin küresel bir kriz olduğunu anlamadan teşhisi koymak ve tedaviye başlamak mümkün değil. Birileri ısrarla yaşanan sorunun Türkiye’ye özgü bir durum olduğunu savunup, bunu bir iç siyaset malzemesi olarak kullanmaya devam edebilir.
Ama mesele küresel. Rakamlar öyle diyor. Başka ne diyor rakamlar? “Farkında değilsiniz ama dünyaya bir göktaşı çarptı, ekonomilerin iki yakasının daha uzun süre bir araya gelmesi zor. Önümüzdeki 10 yıl sıkıntılı geçecek” diyor.
The Economist’ten devam edelim... Gıda fiyatlarının neden bu kadar pahalandığı sorusuna yanıt aramışlar. Türkiye’de herkesin bildiği ama niyeyse kabul etmediği bir cevap bulmuşlar: En büyük faktör ulaşım maliyetleri. ABD Enerji Bilgi İdaresi tarafından izlenen verilere göre, bir galon yakıtın fiyatı 16 Mart’ta 30 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Hasat, nakliye ve satış dâhil olmak üzere gıda üretiminin her aşamasında sorun var.
Dünyanın süper gücü ABD’de durum bu. Küresel ticareti, parayı kontrol eden ülkeyi bu kadar sarsan krizin Türkiye’yi etkilememesi mümkün mü? Sadece The Economist’in analizi değil Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) rakamları da gıda enflasyonunun daha da yükseleceğini söylüyor.
FAO raporuna göre, Ukrayna-Rusya savaşının arzı kesintiye uğratması sebebiyle bitkisel yağlar ve tahıl ürünleri fiyatları martta en yüksek seviyeye ulaştı. FAO Gıda Fiyat Endeksi martta, şubata göre yüzde 12.6 arttı. Artış oranı geçen yılın mart ayına göre yüzde 33.6 olarak gerçekleşti. Endeks tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
Ukrayna lideri Zelenskiy’in savaşın ortasında yaptığı “Enerji krizinin ardından gıda krizi geliyor” açıklaması sadece dünyaya çektiği bir rest olarak okunmamalı. Somut durumun somut tahlilini yapmış Zelenskiy. Dünya buğday arzının yüzde 30’unu oluşturan Ukrayna ve Rusya’yı böyle bir konjonktürde savaştıran aklın küresel bir kıtlık senaryosunu çalıştığı çok açık değil mi?
Komplo teorisi gibi gelebilir. Fakat yeni dünya düzenini insanlığa ölümü gösterip sıtmaya razı ederek oturtacaklar. İç siyasetin kısır tartışmaları kadar cazip bir konu olmadığının farkındayım ama asıl kafa yormamız gereken gündem bu.