Yılmaz Çetiner

Yılmaz Çetiner

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Nisan ayının son günleri Güngören ile İkitelli semtleri arasında her sokağın başında karpuz yüklü bir kamyon duruyordu. İki üç kiloluk koyu nefti renkte karpuzlar bu mevsim ne arıyordu İstanbul'da?.. Hepimiz biliriz, karpuz haziran ayının sonlarına doğru önce Adana'dan gelmeye başlar sonra Tekirdağ ile devam eder.
Karpuz yüklü kamyonun başında bekleyen Doğulu vatandaşa sordum:
- Nereden geliyor bu karpuzlar?
- İran'dan alıyoruz, oralarda erken yetişiyor karpuz ve ayrıca ucuz.
- Dolar ile mi Türk parası ile mi?
- Hepsi bir, hepsi her yerde geçer!
- Kilosu kaça?
- 500 bin ağabey. Düşünün ta İran'dan buraya kamyonla geliyor, mazotu ucuza alıyoruz ama yine de az yol mu? Az zahmet mi?
Düşündüm, gümrüksüz filan Türkiye'ye gelen İran karpuzlarının tanesi aşağı yukarı 1.5 - 2 milyon liraydı ve bu çevrenin dar gelirli halkı İran karpuzunu rahat satın alabiliyordu ki, sokaklar her gün yenilenen karpuz yüklü kamyonlarla doluydu!
* * *
BAKIRKÖY, Yeşilköy ve sonra Etiler'e kadar uzandım. Gözlerim hep İran karpuzunu aradı. Gelir düzeyi daha yüksek olan bu semtlerde ve sonra Kadıköy'de, Bostancı'da her yerde bakındım, acaba İran karpuzu niçin satılmıyordu? Sergilerde satış yapan manavlara sordum:
- Niçin karpuz yok?
- Daha mevsimi değil beyim. Haziran sonunu bekleyin.
- Peki ama birçok yerde İran karpuzu satılıyor kilosu 500 bin lira. Siz niye getirmiyorsunuz?
- Çok pahalı beyim, iki milyon verip bir küçük karpuzu kim alır? Hem sonra İran karpuzunun tadı da iyi değildir.
Kısacası işin içinden çıkamadım. Demek bazı semtlerde oturan varlıklı vatandaşlarla başka semtlerde yerleşmiş düşük gelirli vatandaşlarımızın birtakım vazgeçemedikleri tutkuları var!
Veya paranın nerede ve kimde olduğu belli değil?..
* * *
FİYAT anarşisi içinde bugün yerli karpuzun kilosu bazı semtlerde 150 bin lira, bazılarında 80 bin...
- Bre kardeşim az ötede 80 bine kilosu, sen nasıl 120 bin istiyorsun?..
- O zaman git oradan al, ama bizimkisi kurabiye gibidir... Başkası nasıl çıkar bilemem!..
Biz İstanbul'da bu fiyatlar arasında alabora olurken, Adana'da üreticilerin bir kısmı tarladan malı toplamıyor, çürümeye terk ediyor, masraf etmek istemiyor... Neden? Çünkü 7 bin liraya alıcı bulamıyor da ondan...
Yarım asırdır bu sistem böyle işler ülkemizde. Yasalar çıkar yine düzelemez. Aracı 7 bin liraya belki de 5 bin liraya aldığı karpuzu 20 bine bir başka aracıya devreder, nakliyesi şusu busu bir de bakarız karpuzun kilosu 150 bin olmuş!.. Üretici güç bela üç - beş kuruş kazanır, bazen de batar ama bir türlü ortadan kaldırılamayan aracılar hep kazanır.
Örneğin, domates üreticileri 20 bin liraya malını elden çıkartır, bunu bizler 200 - 250 bine İstanbul'da, Ankara'da satın alırız... Taze fasulye tarladan 30 bin liraya çıkar, İstanbullu bunu 350 bin liraya yer, hem de en ucuz zamanında.
Ve bu dengesiz kazançların, fiyatların yanında zaman zaman yüzlerce ton domates, fasulye, salatalık çürütülür...
Ekonomimizin, kemiren üretici ile tüketici arasındaki bu çarpık düzenin mutlaka rayına oturtulması, önlemler alınması, enflasyon kadar önemli...



Yazara E-Posta: y.cetiner@milliyet.com.tr