Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Satın alma gücü paritesine göre gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) esas alındığında, Türk ekonomisi dünyanın 16. büyük ekonomisi sayılıyor.
- Aynı kriterle, Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi durumundayız. Avrupa’nın en büyüğü Almanya’nın 1/3’ü büyüklüğünde ekonomimiz var. İtalya bizden bir kat büyük.
- Türkiye, nüfusun yaşı itibariyle Avrupa’da çok avantajlı durumda. Ülkelerin ortalaması alındığında Avrupa nüfusunun yüzde 16’sı 0-14 yaş grubunda iken, bizde bu oran yüzde 28. Ancak, bu karşılaştırmalı avantajımız 2050’ye kadar gittikçe azalacak.
- 2008 yılında kişi başına düşen milli gelirimiz 10.436 ABD Doları idi. Bu seviyenin, global kriz nedeniyle 2009’da 8.456 ABD Doları’na düştüğünü görüyoruz. Önümüzdeki 5 yıllık dönem içinde bu seviye yükselecek olsa da 2008 seviyesini bulamayacak.
- TÜİK’in yaptığı araştırmalara göre, GSYH’mizin büyümesine en çok özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları katkı yapıyor. Bu nedenle, özel sektörümüzü mutlaka büyütmemiz gerekiyor. Bu da kredi hacminin büyütülmesinden geçiyor.
- Şimdiki hükümetle birlikte, istihdamın sektörel dağılımı değişti. Tarım kesimi, istihdamın yüzde 34.9’unu sağlarken, şimdi 5 23.7’sini sağlar oldu. Buna karşılık 2002-2008 sonu arasında inşaat sektörünün payı yüzde 4.5’ten yüzde 5.9’a çıktı. Hizmet sektörünün payında da yüzde 7.4’lük bir artış var. Türkiye, süratle hizmet yoğun bir ekonomiye doğru gidiyor.
- Ülkemizdeki en kötü ekonomik veri yüzde 13.4’e çıkan işsizlik oranı. Bu oran, 2007’de yüzde 9.9’a kadar düşmüştü.
- Ancak, enflasyon konusunda başarı kazanıldı. Yıllardan sonra geçtiğimiz yıl, enflasyon tek haneli rakama indi ve yüzde 6.5 oldu. 2010 yılında, enerji, metal ve gıda fiyatlarının yükselme eğilimine gireceği, tüm ülkelerdeki enflasyon seviyelerinde yükselmeye başlayacağı anlaşılıyor.
- 9 yıllık dönemde Türkiye, ihracatta büyük bir atılım yaptı. Ülkemizin ihracatı, ortalama yıllık yüzde 13.9 büyüyerek, bu konuda dünya rekoruna yaklaştı. Dünyada, ortalama ihracat büyümesi bu dönemde yüzde 5.6 idi.
- Geçen yıldan önceki son 3 yılda, ortalama 20 milyar dolar civarında yıllık doğrudan yabancı sermaye girişi oldu. 2009 yılında bu seviye 9 milyar dolar civarındaydı. 2010 yılında yabancı sermaye girişinin yeniden artması beklenir.
- Bütçe açığımız 2006’da GSYH’nin yüzde 0.6’sına kadar inmişti. Sonraki yıllarda biraz yükseldi. Bu yıl ekonomimizin karşılaşabileceği sıkıntılardan biri bütçe açığının artışı olabilecek. Bu konuda alınan “varlık beyanı” gibi tek sefer-lik tedbirler de bir şey; ama, kalıcı tedbir şart.
- Gelir ve kâr üzerinden alınan vergiler çok düşük. Bu vergilerin GSYH’ye oranı OECD’de yüzde 13 iken, bizde yüzde 56. Yani, bizim gelir ve kâr üzerinden alınan vergileri yükseltmemiz gerekiyor.
- Maalesef, Hazine yerel yönetimlerin ve KİT’lerin borçlarına artan oranda garanti veriyor. Geçtiğimiz yıl, bu borçların yüzde 29’unu Hazine ödemek zorunda kaldı. Halen de, Hazine’nin 9 milyar TL’lik vadesi geçmiş ve tahsil edilememiş alacağı var. Muhtemelen bunlar da karşılanacak.
- Türkiye’nin dış borçları 268.6 milyar dolar. Bunun 177 milyar doları özel sektöre ait. Borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 37.5 seviyesinde. Bu kabul edilebilir bir oran.
- Dış borç stokuna ek olarak bir de iç borç stokumuz var. İç borç, 305 milyar liraya dayanmış vaziyette. Ancak, ortalama vadesi 35.5 ay ve yurtdışında yerleşiklerin iç borç stokundaki payı sadece yüzde 8.9.
Kimse kötüyüz diyemez.