Dünya kaos içinde. ABD, Rusya ile soğuk savaşın bitmesinin ardından elde ettiği büyük gücü, koruyamadı. Dünya ülkelerindeki milliyetçi akımlar, küreselleşmeye karşı beklenenin üstünde direnç gösterdi. Avrupa, kültürel gücünü, sevimliliğini, güvenilirliğini kaybetti. Obama, kendisinin de itiraf ettiği gibi, Suriye sorununu halletmekte beceriksizlik gösterdi. Yeni ABD Başkanı Trump ise, her şeyin pazarlık teknikleri ile halledilebileceğini; ülke yönetimlerinin rasyonel davranacaklarını sanıyor.
Orta ve alt sınıfların, üst sınıflara ve kurulu düzene ayaklandığı bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye’de AK Parti’nin iktidara gelmesi; İngiltere’nin orta ve alt sınıf halk oylarıyla Avrupa Birliği’nden çıkması; ABD’de beklenmedik biçimde oldukça radikal sayılan Trump’ın Başkan seçilmesi; bunca tedbire ve teknolojik yeniliğe rağmen, terörün her ülkeye ulaşabilmesi ve hatta ülkelerin kendi içinde filizlenmesi, bu savı ispat ediyor.
Çözüm var mı?
Çözüm olasılığı, aşağıdaki üç prensipte yatıyor. Aksi halde, üçüncü bir dünya savaşı dahi gündeme gelebilecek.
1) Bölgesel sorunların bir an önce çözülmesi. En önemli iki bölgesel sorun, Orta Doğu’da ve Güney Çin Denizi’nde bulunuyor.
2) Dünyadaki gelir dağılımı bozukluğunun, mümkün olduğunca düzeltilmesi. Bunun sağlanabilmesi için, dünyanın zenginlerinin fedakârlık yapması gerekiyor. Zenginler arasında, büyük şirketler, aileler ve devletler de var. Bu fedakârlık yapılamazsa, zaman içinde kaos yüzünden, zenginlerin parasal ve kültürel zenginliklerinin bir anlamı kalmayacak.
3) Büyük sayılan devletlerin bir araya gelip, yeni dünya düzenini oluşturmaları. Bu sorumluluk, bir zamanlar, dünyanın güçlü ailelerinin bir araya gelmesi ile yerine getirilmişti. Sonra, ABD sistemi yönetmeye girişti. Şimdi artık, güçlü 20 devletin bir araya gelip, detaylar yerine prensiplerde anlaşması lazım.
Karar aşaması
Orta Doğu, Çin ve Rusya uyuşmazlıklarının taraflarının bir araya gelip, ciddi kararlar almaları gerekiyor. Asya, Avrupa ve Orta Doğu’da tek bir gücün hakim olmasını kimse istemiyor. Hatta, bu olanaksız. İster devlet gücü, ister din gücü, ister ekonomik güç ve isterse kültürel güç olsun, tek bir gücün, bir kıtaya veya bölgeye tek başına hakim olmaya çalışması artık kabul edilemiyor.
Sınıf savaşları, artık sadece alt-orta-üst sınıflar arasında değil; devletler, dinler, ekonomiler ve kültürler arasında da devam ediyor; devam edecek.
Sorun, yeni bir dünya düzeninin kurulamamasından kaynaklanıyor. Yeni düzenin oluşturulma sorumluluğunun, kaçınılmaz olarak ABD’ye verilmiş sayılması ve ABD’nin de bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirememesi, tüm dünyada ABD karşıtlığı gittikçe büyüyor.