Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geleceği tahmin etmeye çalışan bilim adamları (füturistler) arasında, yeni komplo teoricileri türedi. Onlara göre, dünyamızda gittikçe bozulan tabiat dengesini yeniden düzeltebilmek, tüm dünyada “tek devlet” oluşturulmasını sağlamak sayesinde mümkün olabilecek. İçinde bulunduğumuz yüzyılın sonlarına doğru, ya “tek devlet” ya da birçok konuda birbirleriyle ortak hareket eden “bölgesel ekonomik ve siyasi devletler” oluşacak. Yani, Avrupa Birliği’nin genişlemesi ve ona benzer başka “Devletler Birlikteliği” oluşacak. Artık işe yaramadığı anlaşılan, Birleşmiş Milletler Topluluğu’nun da yeniden yapılanması kaçınılmaz olacak.
Füturistler, kurulacak yeni devletlerin adını Francis Bacon’un aynı adlı romanından esinlenerek, “Yeni Atlantis” koymuşlar. Diğer bir devletin adı “Yeni Mu” olabilir. Bana göre, devletlerden birinin adı da “Yeni Türkiye” olabilir.

Savaş gerekli mi?
Bazı komplo teoricileri, süratle büyüyen küreselleşme olgusunun bile, milliyetçi eğilimler nedeniyle, istenilen sonuçları veremeyeceğini düşünüyorlar. Bunlara göre, bir “Küresel Devlet” yaratabilmenin tek yolu, “Üçüncü Dünya Savaşı”nın çıkması. Bu görüşte olanların ortak bir işareti var: “3WW” (Alan Axelrod - The New World Order.)
Woodrow Wilson, 2. dönemi için 1916 yılındaki yaptığı seçim kampanyasını, “Bizi Savaşa Sokmayan Adam” sloganıyla kazanmıştı. Tekrar seçilir seçilmez yaptığı ilk işlerden birisi, ABD’yi Birinci Dünya Savaşı’na sokmak oldu. Yenilmiş sayılmamak şartıyla; savaş, bol getiri demektir; bol getiri de bol güç. Yani, neyin sırasının ne zaman geleceğini bilemeyiz. Arap Baharı’nın getirdiği kargaşa, Mısır ve Suriye’deki karışıklıklar, bir büyük savaş olmadan bitebilir mi? Bu durumda, biz kendimizi nasıl bu kaostan uzak tutabiliriz?
David Rockfeller, Jr. (bana da bizzat imzalamış olduğu), Memoirs (Hatıralarım) isimli kitabında, dünyamızda politik ve ekonomik bir birlik sağlayacak global bir devlet için çalıştığını kabul ediyor ve “Bu bir suçsa, ben suçluyum ve yaptıklarımla iftihar ediyorum” diyor.

Tek başına demokrasi çare mi?
Demokratik bir rejim, temel anlamda şeffaf bir rejim demektir. Yani, “gizli gündem” sahibi olmak, demokrasiye inanmamak anlamındadır. Oysa, günümüzde birçok politikacının ve güçlü işadamının “gizli gündem”i var ve aralarındaki sürtüşme de bu nedenle ortaya çıkıyor. Bu “gizli gündem” olgusuna, uluslararası ilişkilerde de bol miktarda rastlıyoruz.
Din olgusunu kullanmak ya da seçmenleri başka biçimde kandırmak da demokrasiye aykırı sayılan bir çeşit “gizli gündem” sayılıyor. İşte, kanmaya hazır insanların bulunduğu bir dünyada, salt insanların çıkarı için çalışacak hükümetler ortaya çıkmasının güçlüğünü görenler, bir büyük “Dünya Devleti” oluşturulması görüşündeler.
Kendini “Mesih” veya “Ekümenik” (Global Yönetim Otoritesi) görenler, aslında, 3WW’yi ve “Yeni Atlantis”i istiyorlar.