Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Altan Öymen’in en son kitabı “... VE İHTİLAL”, 1955 yılı 6-7 Eylül olaylarından 1960 yılının 27 Mayıs’ına kadarki 5 yılı anlatıyor. Başbakanımız Tayyip Erdoğan yaklaşık 1 yıl önce gençliğe hitap ederken, yakın tarihimizi çok iyi bilmeleri gerektiğini söylemişti. Yakın tarihimizin en önemli siyasi gelişmeleri 1955’le 1961 yılına kadar olan dönemde oldu. Öymen, o tarihlerde genç bir gazeteci-yazardı. Kitap, işte o döneme belgeler, gazete küpürleri ve meclis tutanaklarıyla ışık tutuyor. Öymen’in bu kitabını hem o dönemi yaşayanlar, hem de gençler mutlaka okumalı.

Tarih hep tekerrür etmez
Mayıs - haziran aylarında yaşadığımız “Gezi Olayları” sırasında Tayyip Bey, bu olayların bir ihtilal çağrısı olduğunu söylemişti. Gezi Olayları karşısında alınan kararlar, bir çok yönüyle 1960 öncesi yapılan gösterilerde alınan yanlış kararları akla getiriyordu.
Örneğin, 1960’da olduğu gibi, Gezi Olayları’nın yeterince medyada yer almaması, gereksiz dedikodular çıkmasına ve gerçeklerin abartılmasına neden oldu. Gezi olaylarında polisin aşırı şiddet kullanması da, 1960 yılı başındaki olaylar karşısında alınan şiddet kullanma kararı gibi, yanlış bir karardı.

Menderes de haklıydı
Menderes’in bir çok konuda haklı olduğunu düşünüyorum. Ama, Tayyip Bey nerede duracağını bilirken; o bilememişti. İstanbul Hilton’daki NATO toplantısı sırasında, yabancı dışişleri bakanları karşısında yapılan gösterilerin ertesi gün basında yer almamış olması, Menderes hükümetinin dış ülkeler nezdinde güvenini kaybetmesine yol açtı.
Yine, NATO üyesi bir ülke iken (daha sonra iptal edilmiş olsa bile) Rusya’nın ziyaret edilmek istenmesi, ABD’nin tamamen hükümetin karşısına geçmesine neden oldu. Menderes hükümetinin yaptığı diğer büyük bir yanlış, öğrenciler üzerine askerin sürülmesiydi. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gelen askerin yerde oturan öğrencileri dağıtmak yerine, onlarla kucaklaşması, askerin ihtilal kararı almasında rol oynadı.

Kamplaşma
Demokrat Parti iktidarı da vatandaşları kamplara ayırmıştı. Kendi tarafında olanlara “Vatan Cephesi taraftarları” diyordu. İçişleri Bakanlığı’nın tebliğlerinde, “şüpheli gördüğünüz kişileri haber verin” telkini vardı. İktidar milletvekilleri yaptıkları konuşmalarda, gösteri yapan talebelere “serseriler” ve “çapulcular” diyordu. Genelkurmay Başkanı Endelhun Paşa’nın karşı olmasına rağmen, hükümet sıkı yönetim ilan etti.
Tahkikat Encümeni, dergi ve gazetelerin binalarına girip, arama yapıyor ve genel yayın yönetmelerini tutukluyordu. Bir-iki tane kalmış olan muhalefet gazete ve dergileri de kapatılıyordu. Türkiye’de ciddi bir basın özgürlüğü sorunu oluşmuştu. Menderes bu sorunu gideremediği sürece iktidarda kalamayacağını anlayamamıştı. Polis gücüyle muhalefet milletvekillerinin Meclis’ten çıkarılması ve Muhalefet liderinin Meclis’e girmesinin yasaklanması, bardağı taşıran son damla oldu.
Babam, “zulüm ve acelenin akla zarar işler” olduğunu söylerdi.