Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünyadaki ve Avrupa’daki ekonomik krizler Türkiye için fırsatlar yarattı. Bu fırsatlardan birisi de Türk Lirası’nın güçlü para olma yolunda ilerleyerek uluslararası kabul görmüş hale gelebilmesi. Bunu sağlamak amacıyla, ekonomi yönetimi bir süredir İran, Pakistan, Rusya ve Çin ile Türk Lirası üzerinden ticaret yapabilmesini sağlamaya çalışıyor. Son olarak, Merkez Bankası da Çin Merkez Bankası ile bir Swap Anlaşması yaptı. Ancak, bu girişimlerin hiç birinden dişe dokunur bir gelişme elde edilemedi.
Merkez Bankaları arasında yapılan Swap Anlaşmaları, karşılıklı olarak kendi paralarının diğer Merkez Bankası’na bir süre için ödünç verilmesine dayanıyor. Örnek olarak, Türk Merkez Bankası anlaşılan süre için Çin Merkez Bankası’na belli miktarda Türk Lirası verecek ve karşılığında da pariteye göre aynı miktarda Yuan alacak. Çinli tüccarların Türkiye’ye mal satmaları halinde ödemeleri Yuan olarak yapılabileceği gibi, Türk tüccarların da Çin’e mal satmaları halinde ödemeleri Türk Lirası ile gerçekleşebilecek.
Teoride bu ödemeler sistemi kolay uygulanır gibi görülüyorsa da, pratikte işlemesi çok zor. Çünkü, hem Türk Lirası hem Yuan’ın değeri belirlenirken önce dolara geçilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, iki para birimi arasındaki değişim fiyatı farkı çok artıyor. Bu sorun aşılsa bile, iki ülke arasındaki ticaretin eşit değerlerde olmaması halinde Merkez Bankalarının birbirlerine karşı olan yükümlülüğü sıkıntı yaratabilecek. Sonuçta, bu sistemle yapılan alışverişler bir çeşit takas operasyonuna dönüşecek. Kısacası, kurulan sistem işleyebilir mekanizmalara sahip değil.

Türk Lirası için için ne yapılmalı?
1- İsteyen her devletin tüccarlarının Türkiye’den aldıkları malın bedelini Türk Lirası ile ödeyebilmelerine izin verilmeli. Aynı biçimde, isteyen her devletin tüccarlarının Türkiye’ye sattıkları malın bedelini Türk Lirası ile tahsil edebilmelerine izin verilmeli. Bu durum, Türk Ticaret Ateşeliklerine ve Yabancı Ticaret Ateşeliklerine bildirilmeli ve bildirimler sık sık tekrarlanmalı.
2- Çeşitli ülkelerin Merkez Bankamızda Türk Lirası üzerinden hesap açmaları sağlanmalı ve bu hesaba “overdraft(limit aşımı)” olanağı verilmeli.
3- Türk Lirası’nın dünya paralarından biri haline getirilmesi, mal takası ile sonuçlanacak palyatif tedbirlerle değil, ülkelere borç verilerek gerçekleştirilir. Avrupa ülkelerinin mesela, Yunanistan’ın Hazine’sinin Türk Lirası ile borçlanmasına olanak tanınmalı. Bu durumda, Avrupa Merkez Bankası’ndan ve Kurtarma Fonu’ndan yeterli para bulamayan Yunanistan, ihtiyacını karşılamak için Türkiye’den borç alabilir ve aldığı bu parayı Türkiye’den mal ithal etmekte kullanabilir. Likidite sıkıntısı olan bu dönemde Türkiye’nin sıkıntı içindeki tüm ülkelere Türk Lirası cinsinden borç vermesi düşünülebilir.
4- Doğal olarak, bir ülke borç alarak da borç verebilir. Örneğin, Almanya’nın dış borcunun Gayri Safi Milli Hasıla’sına oranı İtalya’dan yüksek gibi görünse de diğer ülkelere verdiği borçlar bundan düşürülse, gerçek borcunun çok daha düşük olduğu anlaşılır.
Siyasilerimiz, her zaman “bir öneriniz varsa söyleyin yapalım” diyorlar. Bazı durumlarda da yapılan önerileri uyguluyorlar. Ancak, uygulama sırasında yapılan önerileri kendi buluşlarıymış gibi anlatıyorlar. Sonuçta da, hiç kimse onlara bir öneri getirmek ihtiyacı hissetmeyebiliyor.