Harca-nabilir gelir’den, ‘tüketim harcamaları düşürüldüğünde kalan bölüme ‘tasarruf’ diyoruz. Bir ülkede yatırım yapılabilmesi, bu tasarruflarla mümkün oluyor. Ülke tasarrufları yetersiz kaldığında, yabancı ülke tasarruflarına başvuruluyor.
İşte, ‘Cari Açık’ (Cari Denge) dediğimiz döviz ihtiyacı bu nedenle oluşuyor. Bir ülke cari açık verdikçe, bu açığın çeşitli döviz girdileriyle kapatılması gerekiyor. Açık kapatılmadığı takdirde, ekonomi, döviz harcamalarını azaltacak baskılar yaratıyor. Döviz harcamasını azaltacak baskılar arasında en önemlisi, kur artışı olarak kendini gösteriyor. İçinde bulunduğumuz durumu kabaca bu şekilde izah edebiliriz.
TÜİK ve Akbank kaynaklarından alınan aşağıdaki tablo, ülkemizdeki, ‘Kişi Başına Gelir’ ile ‘Harcanabilir Gelir’, ‘Tüketim’, ‘Tasarruf’, ‘Yatırım’ ve ‘Cari Denge’nin Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranını gösteriyor.
Görüldüğü gibi, ülkemizde tasarruf ve yatırımlar paralel artış göstermekte ancak, tasarruf açığı devam etmektedir.
Kim tasarruf yapıyor?
Aşağıdaki tabloda ise, yıllar itibariyle sektörlere göre tasarruf oranları yer alıyor. Görüldüğü gibi, hane halkının tasarrufu artarken; Mali Olmayan Şirketler ve Mali Şirketlerin tasarrufları düşüyor. Genel Devlet tasarrufu da istenilen biçimde artamıyor.
Devlet, önümüzdeki yıllar için büyük bir yatırım programı hazırlıyor. Bu uygulama, devlet tasarruflarını daha da azaltır. Bu durumda, yatırımların bir bölümünü yabancılara yaptırmak şart oluyor.
Tasarruf eksikliğinden bahsederken durumu sektörlere göre değerlendirmek gerekiyor. Cari Denge sorununa çare bulmak için de, önce ‘herhangi bir seviyede denge bulmuş bir döviz kuru’na ihtiyacımız var.