Daha uzun yıllar sonra ermeyecek olan bir ‘dünya ekonomik krizi’ yaşıyoruz. Kriz, iplerini koparmış bir boğa gibi ülkeden-ülkeye, bölgeden-bölgeye yayılıyor. Bazen gelişmiş ülkeleri, bazen gelişmekte olanları, bazen de değişik bölgeleri etkiliyor. Krizi teğet geçirmenin tek çaresinin, istikrarlı bir hükümet ve istikrarlı bir ekonomi yaratmak olduğu anlaşılıyor. Yaygın sosyal güvenlik ve neredeyse ücretsiz sağlık sistemleri yaratarak halkın genel yaşam seviyesini yükseltmek isteyen hükümetler, gelir dar boğazıyla karşılaşıyor; sonunda da topladıkları vergileri artırmak zorunda kalıyorlar.
Hükümetler yaptıkları harcamalar karşılığında yeterli kaynak bulamayınca, hemen hemen her zaman merkez bankalarına başvurup; onlara para bastırıyorlar. Merkez bankası kaynaklarını doğrudan doğruya kullanamayan hükümetler ise ‘uyumlu merkez bankası’na ‘hazine tahvili’ satarak, ‘uyumlu merkez bankası’nı silkeliyorlar.
Belayı hükümetler yaratıyor
Sonunda, enflasyon belasını hükümetler yarattığı halde, merkez bankaları enflasyon artışının suçlusu olarak gösteriliyor. Hükümetlerin bütçeleri kapatılamayınca, iç ve dış borçlanmaya gidiliyor ama en ucuz borçlanma, merkez bankaları kaynaklarından yapılıyor.
Hükümetlerin oy beklentisi her zaman ön planda olduğu için, sosyal güvenlik harcamalarının artışı yetmiyormuş gibi, belediyeler eliyle de halka para dağıtıyor. Ülkemizde herkesçe bilinen bu düzen, değişik biçimlerde yabancı ülke hükümetleri tarafından da sürdürülüyor. Doğal olarak, bazı ülkelerin sosyal güvenlik harcamalarına ek olarak yaptıkları askeri harcamalar da bütçe açıklarını körüklüyor.
Bu düzen böyle devam ettikçe, küresel ekonomik kriz sağa sola saldıracak; ama bir türlü bitmeyecek. Bir türlü bitmeyecek olan küresel kriz, siyasi ve ekonomik istikrarın geçici bile olsa azaldığı durumlarla karşılaşan ülkelere de dersini verecek. Sonuçta, krizin teğet geçtiği söylenen bizim gibi ülkeler de krizden payını alacak. Son aylarda Türkiye’nin karşılaştığı ekonomik ve sosyal olaylar, bu küresel gelişimin bir yansıması.
Kriz durumunda ilk yapılacaklar
David Osborne ve Peter Hutchinson krizlere teşhis konulma ve tedbir alınma aşamalarında yapılması gerekenleri
şöyle sıralıyorlar:
* Gerçek problemin kısa dönemli mi, uzun dönemli mi; geçici mi, yoksa yapısal mı olduğunu saptayın.
* Halkın ve ilgili sektörün problemin çözülmesi sırasında katlanacağı özveriyi ve bu katılım için ne kadar gönüllü olduğunu hesaplamaya çalışın.
* Sorunu çözmek için belirlediğiniz hedef ile hedefin aşamalarına, en kısa ve ucuz yoldan nasıl ulaşabileceğinizi belirleyin.
Doğal olarak, önce kafayı kumdan çıkarıp; sorunun varlığını kabul etmek lazım.