Geçen yıl sermaye piyasalarının büyümesi konusunda başarı sağlayamadık; ama yeni Sermaye Piyasası Kanunu’nu çıkardık. Şimdi, SPK(Sermaye Piyasası Kurulu)’nun hazırlayacağı bir dizi yönetmelik devreye girecek.
Geneli çok başarılı sayılabilecek yeni Yasa’da, bazı sıkıntılı durumlar da var. Bunlardan biri, sermaye piyasası araçları hakkında yorum yapan ya da rapor hazırlayanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmesi. Yeni SPK Başkanı Vahdettin Ertaş, bu konu ile ilgili bir düzenleme yapacaklarını söylemiş. Ancak, bir kanun maddesi, iç düzenlemelerle değil kanun ile değiştirilebilir. Halen, bu madde yüzünden, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yapacakları seyahatlerini durdurduklarını okuyoruz.
Sıkıntıların ikincisi, kurumsal yönetim uygulamaları bahane gösterilerek yapılan, Borsa’ya açılmayı zorlaştıran, hatta neredeyse yok eden düzenlemeler. Türkiye’nin en büyük 1000 şirketinden sadece 127’sinin borsaya açılabilmiş olduğunu düşünürsek, bu düzenlemelerin diğer katı denetimlerin yumuşatılmasının gereği rahatça anlaşılır.
Kredi hacmi artırılmalı
Ekonomi yönetiminin yılbaşında aldığı kararlarla, vadeli mevduat özendirilmeye başlandı. Bu kararlar yerinde oldu. Ancak, uygulama bu kez faiz oranlarının farklılaştırılması ile değil, mevduat üzerindeki verginin oranları ile oynanarak gerçekleştirildi. Anlaşılan o ki, artık sadece Merkez Bankası değil, Maliye de para politikası uygulamasının bir parçası. Bu değişimi, ekonomi birimleri içinde sağlanmış bir uyum olarak değerlendirebiliriz. Böylelikle, yalnız mevduat değil kredi süreleri de uzayabilir ve bankacılık sistemimiz için en büyük risk olan “vade uyuşmazlığı”, ortadan kalkmasa bile azalabilir.
Öte yandan, geçen yıl önceki yıla göre kredilerdeki büyüme %33’den %17’e düştü. Amaç, büyümeyi frenlemek ve dolaylı olarak cari açığı azaltmaktı. Cari açık, yıllık 80 milyar dolarlar seviyesinden, 53 milyar dolar civarına indi. Ancak, büyümenin sağlanması ve ihracat artışının sürdürülmesi için, üretimin artması; üretim artışı için de, kredi hacminin artırılması gerekiyor. Ülkemizde ev halkının kredi borcunun Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) oranı %19; ev alımı için kullanılan kredilerin GSMH’ya oranı %5.6 ve geri ödenemeyen kredilerin toplam kredilere oranı %4 civarında. Bu oranlar, Avrupa ülkelerinde sırasıyla %80’e; %118’e; %117’ye kadar çıkıyor. Dolayısıyla, özellikle tüketici kredileri ve ev alımı kredilerini rahatlıkla artırabileceğimiz bir marj var.
Altınla ticarette risk var
İhracatımız artıyor. Fakat bu artış, ithalattaki artış ya da İran ve diğer ülkelere yapılan altın karşılığı ihracat sayesinde gerçekleşiyor. “Dış ticaret açığı”mızın GSMH’ye oranı, dünya ekonomistlerinin bu konuda dillerinden düşürmediği ABD’den büyük.
Merkez Bankası altın rezervleri 1 yılda, tüm cumhuriyet tarihinde biriktirilen altın toplamı kadar arttı. Altın fiyatını etkileyebilme gücümüz olmadığına göre, altın fiyatındaki göreceli düşmeler Merkez Bankası’nı ciddi zarara uğratacak. Yalnız altın değil, Merkez Bankası’nın tuttuğu yüksek döviz rezervleri de bir zarar makinesi. Rezervler, neredeyse sıfır faizle yabancı bankalara yatırılıyor. Halbuki, kamu ve özel sektörümüz oldukça yüksek faizler ödeyerek borçlanabiliyor. Özelleştirmeler de, dışarıdan borç bulunarak yapılabiliyor.
Cin fikirleri çok seven ekonomi yönetimimiz, buna da bir çare bulmalı.