IMF politikaları ile çokuluslu şirketlerin gelişmekte olan ülkelere rahatça yerleşmesinden sonra, gelişmekte olan ülkeler, sermayenin kendi ülkelerine gelebilmesi için teşvik üstüne teşvik vermeye başladılar. Hatta, yabancı yatırımcılara, üretim denetimi yapılmayacağını, uzun yıllar boyunca vergi alınmayacağını açıkladılar. Bu konuda, gelişmekte olan ülkeler arasında bir yarış başlamıştı. Sonunda, gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, ne sendika, ne güvenli çalışma şartları, ne de iş ve ücret güvenliği kaldı. Nikaragua, Honduras, Çin, Bangladeş gibi ülkelerde, fabrikaların etrafları dikenli telle çevrildi. Kapalı kapılar ardında, gardiyanlar eşliğinde, yaşları küçük işçiler fabrikalarda, zaman zaman dövülmeye varan iş şartlarında çalıştırılmaya başlandı. Bazı işyerlerinde, bayan işçilere ayda bir hamilelik testi uygulanıyor, hamile olanlar hemen işten atılıyordu. Bazı fabrikalarda, işçiler sık sık tuvalete gitmesin diye, işçilerin gün boyunca su içmesine izin verilmiyordu. İşte, “Çin mucizesi” denilen ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda uygulanan ucuz mal üretimi böyle doğdu.
Kuralları delme yöntemleri
Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) “serbest ticaret” ile ilgili kurallarına gelişmekte olan ülkeler uymaya mecbur tutulurlarken, gelişmiş ülkeler, bu kuralları delebilmek için, ithalat gümrüklerini ücra yerlere taşıyıp, eleman vermemekten tutun, gelişmekte olan ülke mallarına ölçü getirmek gibi, değişik tedbirler aldılar. Böylece, dahilde üretilen mallar, dahilde tüketilebiliyor; ithal domatesler, portakallar ölçüye uymadığı gerekçesiyle geri çevrilebiliyordu.
Fikirlerin küreselleşmesi
Ancak, küreselleşme harekâtı, sadece ekonomik hayatın değil, fikirlerin de küreselleşmesine yol açtı. İnternet sayesinde insanlar birbirlerine ulaşabiliyor ve protestolar, dünya çapına ulaşabiliyor, çığ gibi artabiliyordu. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü’nün koyduğu kuralları, milyonlarca kişi internet üzerinden protesto edebildi. Bunun üzerine, hükümetlerin internet sitelerini yasaklama veya kendi ülke vatandaşlarına engeller koyma girişimleri gündeme geldi. “Hacker’ların (internet saldırıları düzenleyen) kol gezdiği bir internet ortamı oluştu.
Irak’ta IMF benzeri uygulama
11 Eylül 2001 günü New York’a yapılan terör saldırısı, Amerikan askeri harcamalarının, Soğuk Savaş döneminin seviyesine çıkmasına yol açtı. Irak, “öncelikli tehdit” olarak gösterilerek, 2003 yılında işgal edildi. IMF’nin daha önce gelişmekte olan ülkelere dayattığı yapısal program, Irak’ta da uygulanmaya başlandı. Vergi oranları % 15’e düşürüldü; ithalat serbest bırakıldı; para arzının kontrolü “bağımsız” Merkez Bankası’na verildi. Yabancı yatırımcıların kârlarını istedikleri gibi yurtdışına çıkarmaları sağlandı ve her şey özelleştirilmeye başlandı. İşsizlik sorunu ne olacak denildiğinde, “İşsizler girişimci olsun” diye cevap verildi.
ABD’de ise, bütçe açıkları artmasına rağmen, vergi oranları düşürüldü. Ekonomik büyümeyi sağlayabilmek amacıyla, faiz oranları birbiri arkasından indirilmeye başlandı. Faiz oranlarının indirilmesi, “mortgage balonu”nun büyümesine yol açtı. Yapılanlar, 2008 Dünya Krizi’nin başlangıcıydı.