Bab-ı Ali Toplantılarının 102’incisinin konuğu Sağlık Bakanı Recep Akdağ idi. Bakan, önce siyasi konulara değindi; sonra da, yarın anlatacağım 8 yılda neler gerçekleştirdiklerini anlattı. Refik Saydan’dan sonra en uzun süre Sağlık Bakanlığı yapan Akdağ, konulara hakimdi; ne yaptığını biliyordu ve toplantıya teknik ekibiyle birlikte gelmişti. Politikacıların, genellikle toplantılara geç gelme alışkanlığını bilen dinleyici grubu ve Bab’ı Ali Toplantıları Başkanı Osman Ataman, Bakan’ın toplantının başlama saatinden 15 dakika önce konuşmaya başlamasını biraz şaşkınlık ama memnuniyetle karşıladı.
Halkın esamesi okunmuyordu
Bakan, nasıl önceden medyanın ve yargının demokrasi üzerinde vesayeti var idi ise ve bu vesayetleri kaldırmak için Hükümet var gücüyle çalışıyorsa, aynı biçimde sağlık sisteminde de bir çeşit vesayet olduğunu, geldiklerinde halkın sağlık konusunda esamesinin okunmadığını söyledi. Parası olmayanın tedavi dahi edilemediği, insanların hastanede rehin kaldığı eski sistemden, halkın ve bireylerin isteklerine uygun tedbirler alınarak nasıl kurtulunduğunu anlattı. “Sağlıktaki Dönüşüm”, hiç bir ahlaki, insani, kanuni dayanağı olmayan uygulamaların kaldırılıp; harcama biçiminin kökten değiştirilmesiyle sağlandı.
Dinden sonra sağlık
Bakan’ın sunduğu tablolardan biri, ülkemiz insanı için en önemli ihtiyacın dinden sonra sağlık olduğunu gösteriyor. Bu tablo, AK Parti Hükümeti’nin dine ve sağlığa neden öncelik verdiğini çok açık gösteriyor. Bakan, Başbakan’ın desteği olmasa, yapılan işlerin hiçbirinin başarılamayacağını; kimseyi ikna edemediği zamanlarda, Başbakan’ı ikna edebildiğini söylüyor. “Sağlıkta Dönüşüm” politikasının alt yapısının Özal zamanında hazırlandığını; kendisinin de buna tecrübelerini ve yabancıların fikri katkılarını katıp, bir devrimi hazırladığını anlattı.
Hademe Bakanlar
Recep Bey, yarı şaka yarı ciddi olarak bazı Bakanların patron, bazılarının ise Hademe Bakan olduğunu söylüyor. Bu söylem, Binali Bey’in yakıştırmasıymış. “Patron Bakanlar” istedikleri gibi para harcarlarken, “Hademe Bakanlar” sürekli onların kapılarını aşındırırlarmış. Bakan, örneğin, SSK’dan sorumlu Sayın Bakan Ömer Dinçer “Patron Bakan” iken, ben “Hademe Bakan”ım diyor.
2004 yılı sonunda gerçekleştirilmeye başlanılan “SSK hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devri” uygulamasına, SSK yöneticilerin ve zamanın SSK’dan sorumlu Bakanının nasıl karşı çıktığını da anlattı. Sonunda, “Tek Çatı” uygulaması, Başbakan’ın araya girmesiyle sağlanabilmiş. “Tek Çatı”ya karşı çıkılması amacıyla hazırlanan araştırmanın bir bölümünün CHP’nin eline geçmesi ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması nedeniyle, proje gecikmiş. Neyse ki, Anayasa Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı’nın lehine karar aldı.
“Tam Gün Uygulaması” da, “Aile Hekimliği” çözümü de Anayasa Mahkemesi’ne gitmekten kurtulamadı.