Lawrence Rosen, The American Interest dergisinde, Arap ve Müslüman ülkelerinde rüşvetin neden çok yaygın olduğunu inceliyor. Rosen’a göre, “Allah günahlarını saklayanı sever” diyen bir Arap atasözü her şeyi açıklıyor.
İçkisini gizli bir dolapta saklayan bir Arap, şişe başkalarınca görülmediği sürece yasalar karşısında suçlu sayılmıyor. Yine, zina yapan bir kişi en az 4 şahit tarafından görülmedikçe suçlanamıyor. Kısacası, şahitleri susturabildikçe veya onlara da pay verdikçe zenginler için her şey mübah. Aslında, Müslümanlardaki “takiyye geleneği” de, “günahını saklamak” alışkanlığının bir parçası.
“Rüşvet” kelimesinin köken anlamı “bir kuyudan su çıkarmakta olan ahşap kovanın etrafından taşan su.” Yani rüşvet, boşa gidecek olan suyu almaktan başka bir şey değil. Zaten, Kur’an’da bir spor, maç veya oyun sonrası elde edilecek “gelir”in paylaşılmasının inananları koruyacağını söyleyen sureler var. Bu durumun bir sonucu olarak, gelir paylaşımının bir parçası olan tarikat üyeleri, birbirlerini destekliyor ve dışarıya sır vermiyorlar. Getiriyi “çanak”ta biriktirme alışkanlığı da bu anlayışın bir parçası. (Bizdeki “kömür vererek oy toplama” davranışı da bir çeşit “geliri paylaşmak” anlamına gelmiyor mu?) Bu sayede, Arap ülkeleri kaostan kurtuluyor.
Rüşvet almak, Arap ülkelerinde “özgürlük” ve “bağımsızlık” kavramlarıyla eşdeğer. Rüşvet hoşgörü ile karşılandığı ve alt kademelere de inebildiği sürece, bu ülkeler kendilerini bir kaos ortamından korumuş oluyorlar. Böylece, petrol gelirleri kullanılarak yapılan yatırımlardan pay(rüşvet) almak, çok olağan, kabul edilir, günah olmayan ve demokrasinin parçası olan bir durum olarak algılanıyor. Petrolden gelen para kaynağı sürdükçe ve rüşveti alan da veren de mutlu oldukça, bu böyle devam edecek.
Faslı roman ustası Tahar Ben Jalluin, Müslüman ülkelerinde çıplak ücretin sadece bir sembol olmaktan ileri gitmediğini yazıyor. Bu ülkelerde, artık gizlenmeden süren rüşvet alışverişi, çürümüş bir toplumu değil, “paralel ekonomi”yi temsil ediyor. Hıristiyanlar yaklaşık 200 yıl önce, Avrupa’da başlayan bir akımla dinlerinde “reform” yapabilmişti. İslam’da da 18. yüzyılda başlayan reformist hareketler var ama sonuç alınamıyor.
Bizde eskiden bir bakanın karısının veya çocuğunun iş sahibi olması kötü karşılanırdı. Şimdi, bakanlar bizzat iş sahibi veya bakanlıkları sırasında işlerini hazırlıyor, bakanlıkları bitince de şirket hisselerini devralıyorlar.
Çok yaşa kılıflı rüşvet!
Toyota Prado
Toyota, ABD ve Kanada’da “Lexus GX 460” model arabaların satışını durdurdu. Consumer Reports dergisine göre, Lexus’un bu modeli hız limitlerine yaklaşıldığında elektronik düzenleme sistemleri (ESP) devreye girinceye kadar tehlikeli bir biçimde kayıyor ve savruluyor. Toyota, aynı arabaları Türkiye’de “Land Cruiser Prado” adı altında satıyor. Yetkili servislere sordum, bizde herhangi bir tedbir alınmış değil. Oysa, aynı problem bizde de olabilir; muhtemelen de var. Toyota’nın bu konuya açıklık getirmesi gerekiyor.