Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tüm dünya merkez bankaları bugünlerde bu ikilemi tartışıyor. Merkez bankaları, ülkelerindeki enflasyonun artma eğilimi karşısında, sıkı para politikasına başvurduklarında, bu kez ekonomilerinde karşılaşılabilecek büyük bir durgunluk riski olduğunu görüyorlar. Aynı durum, o denli derin biçimde olmasa bile, bizim Merkez Bankamız için de geçerli. Merkez Bankamız, faizleri düşürse enflasyon eğiliminin artabileceğini, yükseltse, büyümenin yavaşlayabileceğini görüyor. Ama, ısrarla yüksek faizleri, daha da faizleri yükseltiyor.
Bizde bir şeyler tersine;
ABD’de çok düşük değerli hale gelen dolar, ihracatı patlatırken, bizde Türk lirası çok yüksek değerli hale gelmiş olduğu halde, ihracatımız artmayı sürdürüyor.
ABD’de çok düşük değerli hale gelen dolar yüzünden, yabancılar ucuzlayan rahatlıkla gayrimenkul satın alırken, bizde Türk lirası çok yüksek değerli hale gelmiş olduğu halde, yabancılar yatırımlarını hâlâ sürdürüyorlar ve dövizdeki cari açığımız bir biçimde kapanıyor.

Enflasyon ve büyüme

Farklılıklar, başka denizlerde yüzmemizden kaynaklanıyor.
Merkez Bankamız, sadece enflasyonun artmaması için çalışırken, ABD Merkez Bankası hem enflasyonla hem de büyümeyle ilgileniyor.
Bizde, sıcak para getirilip dışarıya büyük kârlar transfer edilebilirken, ABD ekonomisinde bu yok.
Bizde, ne satarsan hangi fiyata satarsan alırım diyen bir Irak ve bol kaçakçılık varken, ABD’de bunlar yok.
Türkiye’de büyük bir vergi kaçağı, kara para ve kayıt dışı ekonomi varken, ABD’de bunlar yok.
Türkiye, pazarlara yakınlığı, köprü ekonomi olması, yeni keşfedilmiş bir pazar olması ve gümrük birliği nedeniyle, son zamanlarda yabancı yatırımcıya cazip görünüp “yükselen değer” durumundayken, ABD’nin sermaye kaçışının devam ettiği bir ekonomi olması durumu sürüyor.

Rüşvet önlenemiyor

Rüşvet, Bulgaristan ve Romanya’nın komünizm döneminden kalan baş belası. Ekonomilerin yeterince hazırlanması beklenmeden, aceleyle Avrupa Birliği’ne (AB) alınan bu ülkelerde, AB’den gelen yardım paraları buharlaşıyor. Bunu gören AB, öncelikli tedbir olarak, 1 milyar euro’luk yardım paketinin Bulgaristan’a gönderilmesini durdurdu. Bu nedenle, Bulgar hükümeti yeni kaynakların peşine düştü. Türk TIR’larından geçiş parası istenmesinin arkasında da bu gelişme yatıyor.
Verilen her ihaleden, politikacıların büyük rüşvetler alıyor olması bu durumu yarattı. Bulgaristan’da her yıl, ihaleler nedeniyle, düzinelerce faili meçhul cinayet işleniyor. En büyük futbol kulübünün başkanı ve eşinin kaçırılması da işin tuzu biberi oldu. Büyük bir uluslararası PR firmasıyla anlaşan Bulgar hükümeti ise sadece reklam peşinde.
AB ilk olarak, Bulgar vatandaşlarının serbest dolaşımına engel olmayı düşünüyor. Bulgar mahkemeleri kararlarının, AB ülkelerince kabul edilmemeye başlanması da ayrı bir tedbir olacak.
Bunlar, bizi de etkileyecek gelişmeler.