Bab-ı Ali Toplan-tıları’nın 15 Şubat 2017 günü yapılan 129’uncusunun konuşmacısı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Fevzioğlu oldu. Fevzioğlu’na, referandum için Barolar Birliği’nin neden propaganda yapmak gereğini duyduğunu sordum. “Anayasa konusu, hukuki bir sorun olduğu için fikrimizi açıklıyoruz” dedi.
Fevzioğlu’nun referandumla ilgili en büyük kaygısının, Türkiye’nin bölünme tehlikesi olduğu anlaşılıyor. Fevzioğlu’na göre, bir ülkede demokrasi varsa, Meclis’inde her türlü fikir temsil edileceği ve herkes rahatça bağımsız yargıya başvurabileceği için, PKK gibi örgütler bu ülkelerde “terör örgütü” sayılıyor. Demokrasinin azaldığı ülkelerde, azınlıktaki kişiler temsil hakkı bulamadıkları için bunların başlattıkları terör hareketleri “bağımsızlık hareketi” olarak görülüyor ve ileri demokrasi ülkelerinde “halk savaşçısı” olarak kabul ediliyorlar.
Cenevre Konvansiyonu’na göre, “bağımsızlık savaşçısı” sayılan örgütlere, yabancı devletlerin açıkça yardım etmesi hak sayılıyor. Yani, bizim yeni Anayasamız demokratik olmazsa, PKK’ya, bizim Saddam Hüseyin’e karşı açıkça Peşmerge’yi desteklediğimiz gibi, serbestçe destek verebilecekler. Bu durum bizi bölünme tehlikesiyle karşı karşıya getirebilecek. Bu gelişmeyi idrak etmiş bulunan PKK, şimdi, “evet” oyu çıkması için tüm gücüyle çalışacak.
Bu seçim değil
Fevzioğlu’na, Anayasa Referandumu’nun bir seçim olmadığını; Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Bey’in halen zaten geniş yetkilere sahip olduğunu; bu referandumun, malumu izah amaçlı olduğunu söyledim. Fevzioğlu, “hayır” oyu çıkarsa, Türk Milleti’nin ciddiye alınması gerektiğinin hem içeride hem de dışarıda görüleceğini ve Türkiye’de bir demokrasi olduğunun anlaşılacağını söyledi.
Fevzioğlu’na mevcut Anayasa’da Yargı’nın “bağımsız” olacağı yer almış iken, Yargı erkinin bir süre Aleviler tarafından, bir süre de FETÖ tarafından yönetildiğini; referanduma sunulan Anayasa teklifinde Yargı erkinin yalnız “bağımsız” değil, “tarafsız” da olacağının yer aldığını hatırlattım. Bana verdiği cevapta, Yargı’nın hiç bu kadar bağımlı olmadığını; Yargı’nın siyasete alet olmasını da istemediklerini söyledi ve referanduma sunulacak Anayasa teklifinde, yargıçların atamasından, yükselmesine kadar her konuda karar veren Yüksek Hâkimler Kurulu’nun üyelerinin, dolaysız veya dolaylı Cumhurbaşkanı tarafından atanacağını hatırlattı.
İstikrar konusu
Kendisine şimdiye kadar koalisyon hükümetlerinin Türkiye’ye çok şey kaybettirdiğini; Başkanlık Sistemi sayesinde ülkemizin hükümet çekişmeleriyle uğraşmayacağını söyledim; politik istikrarın, ekonomik istikrarın temel taşı olduğundan bahsettim. Fevzioğlu bu sorum karşısında, getirilmek istenilen sistemin Başkanlık Sistemi olmadığını, Başkanlık Sistemi olabilmesi için Cumhurbaşkanı’nın partili olmaması ve Meclis ile Cumhurbaşkanı’nın seçim dönemlerinin farklı olması gerektiğini, hatırlattı. Şu anda, tek başına iktidar var ama ekonomik istikrar yok, dedi.
Fevzioğlu son olarak da, katılmadığım bir görüş dile getirdi. Getirilmek istenilen sistemin, Meşrutiyet değil Meşrutiyet öncesi sistem olduğunu söyledi.