Merkez Bankamızın para politikaları tam bir çıkmaza girdi. Bankanın yaptığı iş, sadece faizlerle emme-basma tulumba misali oynamak. Oysa, faizlerle oynasa bile, ekonomiyi etkileme veya sıkı para politikası güderek enflasyonu düşürme olanağı gittikçe azalıyor. Faizler yükseltilince, teorik olarak, piyasaya verilen para azalacak, talep daralacak ve enflasyon düşecektir. Ama olmuyor, olmayacak. Ne yapılırsa yapılsın, istenirse faizler, bugünkünün 2 katı artırılsın, enflasyon hedefleri tutturulamayacak ve bu ekonomi politikası iflas edecek.
Merkez Bankası, ekonomiyi o denli ısıtmaya başladı ki, bu gidişle, 2000 yılına benzer bir krizle karşılaşacağız. Hükümetteki bazı bakanlar, işin farkına vardı ama “bağımsız merkez bankaları iyisini bilir” baskısı, ağır basıyor. Peki, Merkez Bankamız 2000 yılında olduğu gibi, işin doğrusunu bilmiyorsa, ne olacak?
Bu durum, yalnız bizim Merkez Bankamız için değil, gelişmiş ülkeler dahil, birçok merkez bankası için geçerli. Bizimki gibi dışa açık ekonomik sistem uygulayan ülkelerdeki merkez bankalarının çoğu aynı sıkıntıyı yaşıyor.
Kontrolü olanaksız ve dünyada ilk kez karşılaştığımız gelişmeler var:
n Petrol fiyatları gittikçe artıyor ve varil fiyatı, kış girişinde 200 doları bulacak. Merkez bankaları kısır ve bilinçsiz faiz politikalarıyla bu olguyu kontrol edemez. Bu yüzden, “akıllı” ve “dışarıdan yönlendirilmeyen” merkez bankaları faizle hiç oynamıyor. İngiltere ve Avrupa merkez bankaları, bu nedenle, mümkün olduğunca istikrarı koruyorlar ve enflasyon baskısını enselerinde hissetmeden, faizleri artırmayacaklar.
ABD’de eksi faiz uygulanıyor
n Amerikan Merkez Bankası, faizini Amerika’da beklenen enflasyon oranının yarısına kadar düşürdü. Yani, Amerika’da, “eksi” faiz uygulanıyor. Amerikan Merkez Bankası, faizleri daha fazla düşürecek durumda değil. Bu nedenle, bizim gibi “tabi” merkez bankalarının faiz yükseltmesi isteniyor.
Bilinçli olsun olmasın, bizimki gibi 10 merkez bankası faiz yükseltirse, Amerikan Merkez Bankası faiz düşürmeden, istediği sonucu elde edebilir. Sonuçta, Amerika’da beklenen enflasyonun yarısı kadar faiz oranı belirlenirken, bizde beklenen enflasyonun 2 katı faiz verilmesi gündeme oturuyor.
n Amerika, krizi atlatmak ve dış borçlarını hafifletmek için, piyasaya çok büyük oranda likidite vermek zorunda. Veriyor da. Likidite patlaması, önümüzdeki dönemde çok ciddi biçimde artacak. En önemli sorun da bu likiditenin geri çekilmesi sırasında yaşanacak. Bu nedenle, dünya çok büyük bir enflasyon dalgası ile karşılaşacak.
Çin ve Japonya gibi, ekonomilerini önemli ölçüde dolara bulaşmış bulunan ülkeler de, bu gelişmeden olumsuz etkilenecekler. Dolar, değer kaybetmeye devam edecek. Gıda, enerji ve mal fiyatları, ciddi biçimde artacak. Sonuçta, Merkez Bankamız gibi faiz artırmaya zorlanan merkez bankaları, hiçbir hedefini tutturamayacak; üstelik, ekonomisinin “kimyasını” bozup büyüme ve gelişmeyi engelleyecek. Kaptan gemiyi batırınca, hikâyesi çok olur.
Zafer Çağlayan doğru düşünüyor.