Ankara Büyükşehir Belediyesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kampusu’ndaki 45 bina için (neredeyse tüm kampus), uygulama imar planı, yapı ruhsatı ve iskân belgesi bulunmadığı gerekçesiyle, 1.8 milyon YTL para cezası kesti. Yapılar mevzuata uygun hale getirilemezse (ki, bu mümkün değil), yıkılacak. Kaçak denilen yapıların mühürlendiği, buna rağmen Üniversite Yönetimi’nin mührün kaldırılması için girişimde bulunmadığı söyleniyor.
5216 sayılı yasa, belediyelere bu hakkı veriyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi, binaların mevzuata uygun hale getirilmesi işinin Çankaya Belediyesi’nden istendiğini, bu belediye görevini yapmazsa, kendisinin devreye gireceğini söylüyor. ODTÜ Rektörü ise, binaların 50 yıllık olduğunu, Çankaya Belediyesi’yle görüşüldüğünü, planlar konusunda mutabakat sağlandığını ve izinlerin bu ay sonunda alınacağını, kampus arazisinin kamu malı olduğunu söylüyor. Rektöre göre, Büyükşehir bu araziye villa yapmak istiyor.
Mahkemelerin bakışı...
Yasa gereğince, Büyükşehir haklı görünüyor. Ama, ODTÜ’yü yıkamaz. Sonuçta, üniversite, binalarını mevzuata uygun hale getirse de, getirmese de, Büyükşehir bir şey yapamaz. Çünkü, Ankara’da Meclis dahil, birçok ruhsatsız, iskânsız devlet binası var. Bunlara bir şey yapılamıyor. Bu nedenle, Gökçek’ten sonraki belediye başkanlarından birisi, üniversiteyle anlaşır ve iş biter. ODTÜ Rektörü’nün iyi niyet gösterip Çankaya Belediyesi’yle diyaloğa girmiş olması bile çok büyük bir aşama.
Genelde, üniversite mensupları, üniversitelerinin çıkarı söz konusu ise, her şeyi göze alırlar. Birinci hedef, üniversite yeni ders yılına girinceye kadar zaman kazanmaktır. İkinci hedef, öğrencileri işe karıştırmaktır. Zaten, ders yılı başlayınca artık belediye, üniversiteye kolay kolay giremez. Üçüncü hedef, mahkemeye başvurmaktır. Mahkemeler, üniversitelere sıcak bakarlar. Sonuçta, hangi belediye veya başkan olursa olsun, ODTÜ’ye bir saldırı püskürtülür ve belediye başkanları, üniversiteyle aralarını bozmuş olmakla kalırlar.
Başımdan geçti
İMKB’ye, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden şimdiki Maçka Kışlası’nı almak istemiştim. Kışla boş. Her tarafı şimdiki gibi bakımsız. Hocalar, denizi görmek için oda içlerini birer metre yükseltmişler. Ellerinde binanın tapusu yok. Kışla, resmen işgal edilmiş.
Maçka Kışlası’nın alınabileceğini bazı üniversite hocaları bizzat gelerek önerdi. Biz de, Defterdarlık’tan tapunun boşta olduğunu tespit ettirip Milli Emlak’tan tapuyu aldık. Parasını ödedik.
İşte o gün, gazeteler, “Maçka’ya Saldırı” başlığıyla çıktı; Borsa’nın vermek istediği savunma ilanı bile gazetelere kabul edilmedi. (Bu yazının başlığında, “saldırı” kelimesini bu yüzden kullandım. Yoksa, saldıran filan yok.) Şişli Belediyesi, binayı “kaçak inşaat” var diye mühürledi. Biz, “Binayı, daha yeni almışız; aynı gün inşaata başlayamayız” dedik. Mühür söküldü. Ama, ertesi gün, bu defa Beşiktaş Belediyesi mühür koydu. Meğerse bina, Şişli’ye ait bile değilmiş. Zaten, bir hafta içinde mahkemeye gittiler. Mahkeme, “Tapu yok ama tapu alma niyeti var” dedi ve alınmış tapuyu iptal etti. Devletin tapu kayıtlarını garanti ettiği filan palavra çıktı.
Kısacası, Ankara Büyükşehir Belediyesi ne yaparsa yapsın, üniversitenin kolunu bükemez. Sonu belli bir savaşa girmiş.