Dünkü yazımda Merkez Bankası’nın faiz indiriminin yabancılar tarafından “anlaşılamaz ve karmaşık” bulunduğunu, “Merkez Bankası bağımsızlığı”nın sorgulanmaya başladığını ve “kamu bankalarının aşırı ölçüde destekleniyor olmasının” kaygı yarattığını anlatmaya çalışmıştım. Halkımızın popülist yaklaşımlara ödün vermesi ve menfaate dayalı oy kazanma sisteminin ülkemizde yerleşiyor olması da yabancıları kaygılandırıyor.
Türkiye’nin cari açığının gittikçe düzeleceği ve yıllık 60 milyar doları aşan seviyenin yıl sonunda 46 milyar dolara inebileceği tahmin edilebiliyor. Cari açığın, bu yıl Gayri Safi Milli Hasıla’nın % 5,5’i oranını aşmayacağı anlaşılıyor. “Açık’ın finansmanı”nın kalitesi de düzeliyor. “Açık”, gittikçe daha çok artan oranda uzun vadeli borçlanmayla kapatılıyor.
Öte yandan, son günlerde döviz kurunun düşmesine neden olan dolarizasyonun, Batı ülkelerinden değil; Rusya, Ukrayna ve Ortadoğu ülkelerinden kaynaklı sermaye transferleri sonucu ortaya çıktığı anlaşılıyor. Ukrayna ve Kırım bunalımının çıkması sonrası, Rusya’dan diğer ülkelere 160 milyar dolar sermaye kaçışı olduğu hesaplanıyor.
Dünkü ve bugünkü yazılarımda bahsettiğim nedenlerle, Batılı yatırımcılar borsamıza girme ve doğrudan yatırım konusunda tereddüt içindeler. Değerlendirme kuruluşlarının verdiği notlarda düşme olmaması, “cari açık”ta olumlu gelişmeler sağlamış olması nedeniyle gerçekleşti. Öte yandan, bütçede hâlâ “faiz dışı fazla” veriliyor olması, notlarımızın düşmesini engelliyor.
Uluslararası likidite
Amerikan Merkez Bankası Federal Reserve’in (FED) piyasadan likidite çekme programını sona erdirerek, faizleri yükseltmeye başlayacağı dönemin 2015 ortalarında başlayacağı anlaşılıyor. Ancak, bazı ekonomistler FED’in piyasadan paraya çekmeyi şimdiden yavaşlatacağını düşünüyor. Ben de bu görüşü paylaşıyorum. Çünkü, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) parasal genişlemeye başladığı ve devam ettireceği anlaşılıyor. Ama parasal genişlemenin hangi enstrümanlar kullanılarak ve hangi sektörler hedeflenerek yapılacağı kesinlik kazanmadı. Bu kez Avrupa Birliği’nin orta büyüklükteki firmalarının desteklenmesi gündemde.
ECB’ın parasal genişlemeye gitmesi dolar/euro paritesini dolar aleyhinde değiştirecek. Doların euro karşısında güçlenmesi, ABD ihracatını da olumsuz yönde etkiliyor.
Parasal genişlemenin bize etkisi
ECB ve FED’in aynı süreçte piyasaya para vermeleri, Türk Lirası dahil diğer bütün paraların karşılaştırmalı olarak değerlenmesi anlamına gelir. Dolayısıyla, bu ortam Türk Lirası kuru üzerindeki baskıyı azaltacak ve “döviz kurları”nın şimdiki seviyeler civarında kalmasını sağlayacaktır.
Yine, ECB ve FED’in yaratacağı parasal genişleme, diğer ülkelerin risk primlerini düşürecek ve ülkemizin de daha düşük faizle borçlanmasına olanak verecektir.
Bu hareketlilik “cari açık” sorunumuzu da olumlu etkileyecek ve Merkez Bankamız yeniden rezerv biriktirmeye başlayacaktır.