Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

2000’lerin son yıllarına kadar merkez bankalarının başkanları, kurumlarını siyasilerin aşırı müdahalesinden korumak için; uzun vadeli toplumsal hedeflerin değil, kısa vadeli siyasi amaçların öne çıkacağından korkarak, sınırlı şeffaflığı isteyerek seçti. Onlarca yıl boyunca ABD Merkez Bankası Federal Reserve’in tuhaf sözcüklerle, yani “FED lisanı” ile yaptığı açıklamalar, küçücük bir ifadeyi iletebilmek için çok sayıda karmaşık sözcüğün kullanıldığı, İngilizce’nin ağdalı bir diyalekti olarak görülüyordu.

Haberin Devamı

FED’in uzun yıllar (1987 - 2006) başkanlığını yürüten Alan Greenspan’in işaret ettiği gibi, bu “bilinçli bir perdeleme lisanı” idi. Ayrıca, FED yetkilileri bu lisanda epey ustalaşmış ve “ağızlarında geveleyerek mırıldanmayı” öğrenmişlerdi. Bu nedenle, her ABD finans kurumunda “FED watcher” denilen, FED’in karar ve açıklamalarını yorumlamakta ustalaşan kişiler istihdam ediliyordu. Bazı kurumlarda, hâlâ bu konuda görevli kişiler istihdam ediliyor.

Merkez bankaları perdenin arkasındaki adam gizemini, ellerindeki güç araçlarından biri olarak görüyordu.

Türkiye’de durum

1972 yılına kadar Maliye Bakanlığı’nın ve Hazine Müsteşarlığı Maliye’den ayrıldıktan sonra da, Hazine’nin, Merkez Bankası üzerinde mutlak hakimiyeti vardı.

1986 yılına gelininceye kadar, bu hakimiyet azalarak sürdü. O yıllarda, Merkez Bankası Başkanı ve bazı yardımcıları Hazine’den seçilirdi. Merkez Bankası karar ve uygulamalarında tam bir gizlilik hakimdi.

Rüştü Saracoğlu’nun Merkez Bankası Başkanı seçilmesi ile birlikte ilk şeffaflık uygulamaları, gazetecilerle dirsek teması ve bankacılık sektörü çalışanlarını Merkez Bankası uygulamaları hakkında bilgilendirme ve eğitme çalışmaları başladı.

Daha sonra gelen Merkez Bankaları Başkanları da şeffaflık konusuna önem verdiler. Daha sonra, Para Politikası Kurulu’nun oluşturulması, şeffaflık konusunda diğer merkez bankalarından geri kalınmadığının bir göstergesi oldu.

Enflasyon hedefi

Merkez bankaları önce enflasyon hedeflerini halka açıklamayı seçtiler. Bu süreç 25 yıl önce Yeni Zelanda’da başladı. İnatçı enflasyonla savaşan Yeni Zelanda Merkez Bankası, parlamentosunun da onayını alarak kamuoyunda hayli ses getiren ve yankı bulan yüzde sıfır ile iki arasında enflasyon hedefini uygulamaya koydu. O dönemde, bir Merkez Bankası’nın ne kadar enflasyon hedeflediğini açıklaması radikal bir fikirdi.

Haberin Devamı

Son olarak, FED “mavi noktaları” yayınlamaya, yani politikaları belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) üyelerinin bireysel tahminlerini açıklamaya başladı. Böylece piyasalar “merkezi eğilimler” dahil, FOMC üyelerinin faiz oranlarıyla ilgili sayısal tahminleri ve zamanlamaya dair öngörüleri konusunda düzenli olarak bilgilendirilir oldu.

Son moda...

Global kaosla ve çok daha kötü şeyler olma ihtimaliyle karşı karşıya kalan merkez bankaları “bırakınız yapsınlar” uygulamasından, hayli müdahaleci “her ne pahasına olursa olsun” uygulamasına geçti. Bu, oldukça dramatik bir değişiklikti.

Bizim Merkez Bankamız, “enflasyon hedeflemesi” uygulamasını halen sürdürüyor.

Oysa, dünya merkez bankaları, “enflasyon hedeflemesi” uygulaması yerine “büyüme” ve “işsizlikle mücadele” hedefleri üzerinde odaklanmış bulunuyorlar. “Merkez bankaları bağımsızlığı” anlayışının, “hükümetlerle birlikte sorunlarla mücadele” anlayışına dönüştüğünü görüyoruz.