17 Nisan 2014 günü Merkez Bankası Genel Kurulu yapılıyor. Bu Genel Kurul’da iki önemli husus değişiyor. Bunlardan birisi ile Merkez Bankası’nın Hükümet’e bağımlılığı daha da arttırılıyor; “bağımsızlık” prensibinden taviz veriliyor. Artık, Banka Denetim Kurulu üyelerinin tümünü Hazine; yani, Hükümet seçecek. Şimdiye kadar, dört denetçiden biri, Türk Vatandaşlığı’nı haiz tüzel ve gerçek kişiler arasından; ikisi de milli bankalar veya diğer bankalarla imtiyazlı şirketlerden seçiliyordu. Böylece, Merkez Bankası yönetiminden sonra, denetimi de tamamen Hükümet’in eline geçmiş bulunuyor.
Öte yandan, bugünlerde, sanki Merkez Bankası Hükümet’e direnebilirmiş gibi, bir “top çevirme” yahut “doldur-boşalt” taktiği sergileniyor. Doğal olarak sonunda, Sayın Başbakan’ın dediği yapılıp; halen gereksiz olduğu halde, faizler düşürülecek.
Senetlerin özellikleri değişiyor
Bu Genel Kurul’da, Merkez Bankası’nın reeskonta veya avansa kabul edeceği senetlerin özellikleri de değiştiriliyor. Merkez Bankası Yasası’nın 45.maddesi değiştirilerek; “Banka, muteber saydığı asgari üç imzayı taşımak şartıyla kendi belirleyeceği esaslar dahilinde bankalar tarafından verilecek ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve imzalardan biri yerine geçebilecek teminatlar ile diğer koşullar bankaca tespit edilir” deniliyor.
Artık, bankaların reeskont veya avans işlemleri için Merkez Bankası’na vereceği senetlerin vadelerine 120 gün kalması gerekmiyor. Böylece, gerektiğinde bankalara üç aya kadar vadeli finansman sağlamakta olan Merkez Bankası, bankalara ve bu bankalar aracılığı ile de beğendiği şirketlere çok daha uzun vadeli kredi sağlayabilecek. Üstelik senetlerin imzalarından biri yerine, ne şekilde olacağı daha sonradan belirlenecek teminatlar da kabul edilecek.
Bu madde ile Merkez Bankası’nın
“orta vadeli kredi” vermesi gündeme gelebilecek. Oysa, Merkez Bankası kendini bu tür uygulamalardan zor kurtarmıştı.
Kanuni karşılıklara faiz...
Merkez Bankası, geçen hafta aldığı bir karar ile bankaların kendisinde munzam karşılık olarak tuttuğu tutarlara faiz vermeyi gündeme getirdi. Bu uygulamanın haklı amacı, bu yıl kâr etmekte zorlanacak olan bankacılık sistemini desteklemek idi. Ancak, Merkez Bankası munzam karşılıklara ödediği faiz kadar, piyasaya geri alamayacağı biçimde para vermiş olacağı için; bunun yerine munzam karşılık oranlarında bir azaltmaya gitmesi daha uygun olurdu.