Merkez Bankası, ekonomik krizin etkilerinin azalması için, yapması gerekenin tümünü yapamıyor. Dolar, “2.2 YTL”yi geçip orada kalırsa, siyaset adamlarının sorgulanmaları ve değerlerinin düşmesi de gündeme gelecek. 2000 yılında yapıldığı gibi. Şimdiden, Derviş gibi bir “satıcı” aramaya başlamak lazım.
Merkez Bankası Guvernörü Durmuş Yılmaz geçen hafta sonunda verdiği demeçte, likiditeyi iyi yöneten ülkelerin krizi az hasarla atlatacağını söyledi. Oysa, halen, ülkemizde likidite yönetimi, daha iyi yapılabilir.
Piyasanın önüne geçmesi gereken Merkez Bankası, piyasanın arkasında kaldı. Halen, Merkez Bankası döviz depoları piyasasında, kısıtlı miktarda döviz sağlıyor. Açık piyasa işlemleriyle de sistemi fonlamaya çalışıyor.
Bankalar çekinir
Merkez Bankası’nın, piyasayı yönetirken, çok iyi bilmesi gereken şeyler var.
1) Bankalar, Merkez Bankası’na gerçek durumlarını açıklamaktan çekinirler. Kendilerini, olduklarından çok iyi göstermek durumundadırlar.
2) Bankalar, Merkez Bankası kaynaklarını, en son başvuracakları yer olarak görürler ve bizler Merkez Bankası’ndan kesinlikle bilgi sızmayacağını bilsek de bankalar, kendilerinden sızan her türlü bilginin Merkez Bankası kaynaklı olduğunu sanırlar.
3) Merkez Bankası’nın bankalar hakkındaki bilgisi, önceki krizlere göre çok daha zayıf. Bu nedenle, bankalarla daha aktif ilişki kurmak gerek. Kaldı ki, Merkez Bankası’nın bankalar üzerinde eski yaptırım gücü de yok. Ben olsam, sırf onlara anında yardım etmek için, isteyen bankalara birer Merkez Bankası sorumlusu gönderirim.
Krizin önlenmesi, Hazine’nin rahatça borçlanabilmesi ve reel sektöre olan etkinin azalması için, Merkez Bankası’nın, Hazine’nin durumunu da kollayarak likiditeyi daha da artırması ve bu yıl için Maliye’nin faiz dışı fazla vermekten vazgeçmesi gerekiyor.
Şu tedbirler alınabilir
Maliye’nin ve Hazine’nin alması gereken acil tedbirler şunlar:
- Devlet iç borçlanma senetlerinden alınan stopaj derhal kaldırılmalı.
- Buna paralel olarak, mevduattan alınan stopaj da derhal kaldırılmalı ve enstrümanlar arası geçişe olanak sağlanmalı.
- Kredilerden alınan her türlü vergi yükü derhal sıfırlanmalı.
- Borsadan elde edilecek gelirler üzerindeki her türlü vergi derhal kaldırılmalı.
- Halka açık şirketlerin sahiplerinin, istekleri halinde ve SPK kontrolü altında, kendi hisselerinin bir bölümünü geri alabilmelerine olanak sağlanabilmeli.
- Yurtdışından getirilecek fonların bavulla, çantayla, sandıkla, çuvalla getirilmelerine kesinlikle izin verilmemeli. Bu izin, ülkenin “kara para aklayıcısı” damgası yemesine yol açar.
- Yurtdışından getirilecek fonlardan hiçbir biçimde masraf, vergi, ödenti vs. alınmamalı, kesinti yapılmamalı.
Merkez Bankamızın bu aşamada alması gereken tedbirlerden sonraki yazımda bahsedeceğim.