“Ekonomi Bilimi”, kaynakların nasıl artırılacağını ve kıt kaynakların nasıl dağıtılacağını inceler. Bir ülkede, bu konularda karar alanlar ise, hükümetler ve merkez bankalarıdır. Hükümetler, kendi takipçilerini korumak ve bazı işkollarını kaçınılmaz olarak kayırmak durumundadırlar. Hazine, BDDK, SPK, TMSF gibi ekonomi konusunda karar alan kurumlar, bu yetkilerini bir anlamda, hükümetler adına kullanırlar.
Hükümetler, belli nedenlerle aldıkları kararlarda adil davranamazlarken, yalın olarak “ülke çıkarı”nı gözeterek karar alması gereken, tek bir kurum vardır. O da, merkez bankasıdır. Bu nedenle, merkez bankalarının, hükümetlerden bağımsız olması istenmiştir. Bu nedenle, IMF, destek programı uygularken, hem hükümetle hem de merkez bankasıyla anlaşmaktadır.
Tam bağımsız merkez bankası
Dünyada nasıl tam anlamda demokrasi yoksa, tam bağımsız bir merkez bankası da yoktur. Bizde de genel kurulunun yüzde 51’inden fazlası Hazine tarafından kontrol edilen, başkan, başkan yardımcıları ve banka meclisi, hükümet tarafından atanan Merkez Bankası bağımsız değildir. Merkez Bankamızın bağımsızlığı, atamaların belli sürelere bağlanması sayesinde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Şimdi, şu soruların cevaplarını aramalıyız:
a) Bir ölçüde bile olsa, bağımsız olduğunu kabul edebileceğimiz Merkez Bankamız, gerçekten “ülke çıkarı”nı gözeterek karar alabiliyor mu?
b) Merkez Bankamızın aldığı kararlar, “ekonomi bilimi”nin tarifinde yer alan ülke kaynakları arttıracak, yani, büyümeyi sağlayacak yönde mi?
c) Merkez Bankamızın aldığı kararlar, kıt kaynakların nasıl dağıtılacağı konusunda, “ülke çıkarları”nı göz önünde tutuyor mu?
d) Merkez Bankamızın kullandığı para politikası araçları nelerdir ve istenilen etkiyi sağlıyor mu?
Faiz oranının belirlenmesi
Şimdi bunların cevaplarını vermeye çalışalım:
- Merkez Bankamız, faiz oranı belirlenmesini, döviz alım satımını ve açık piyasa işlemlerini kullanarak, para politikasını yürütüyor. “Yüksek reel faiz” para politikasının temel aracı olarak kendini gösteriyor.
- Ekonomik büyüme:
A) İthalatla,
B) Yabancı doğrudan yatırımlarla,
C) Yabancıların özelleştirmeler yoluyla, ülke varlıklarını satın alma karşılığı getirdikleri dövizlerle,
D) Dış borçlanmayla,
E) Sıcak parayla,
F) IMF’nin güdümünde olarak, istikrarı korumakla sağlanmaya çalışılıyor.
- Bütün bu politikalarla, ekonominin kıt kaynakları aşağıdaki sınıf katmanları için seferber edilmiş oluyor:
a) Yabancı yatırımcılar,
b) Özelleştirmelerden mal alan yabancı ve Türk yatırımcılar,
c) Hisse senedi ve tahvile yatırım yapan sıcak paracı yabancılar ve bıyıklı yabancılar,
d) Çalışıp üretmeden, çok yüksek faiz kazanma peşinde koşan Türkler,
e) Dövizle borçlananlar,
f) İthalatçılar,
Bu sonuçların, “ülke çıkarı”na olduğunu düşünüyorsanız, Merkez Bankamız en iyisini yapıyor demektir.