Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çeşitli finans kurumlarında genel müdür olarak görev yapmış olan Ramazan Başak, “Türk Bankacılık Sektöründe 1980 Sonrası Yaşanan Krizlerin Analizi” konulu bir doktora tezi hazırlamış. Tezde, krizlerin gerçekte birikimli ekonomik sorunlardan ortaya çıktığı anlatılarak, değişik bakış açılarıyla krizler yorumlanıyor.
1980 öncesi dönemde, uzun yıllar, ithal ikameci politikalar uygulandı. Bankacılık sektörü önemli ölçüde devlet kontrolü ve etkisi altında kaldı; sektör, dünya piyasalarından kopuk bir görünüm sergiledi. Döviz darboğazıyla karşılaşılmaması amacıyla, dövize çevrilebilir mevduat, ithalatın zorlaştırılması gibi tedbirler alınarak, ekonomimiz dışa kapalı ve dar bir rekabet ortamında faaliyet göstermeye sürüklendi.
1980 yılında uygulamaya konulan 24 Ocak kararlarıyla döviz ve enerji darboğazının aşılması hedeflenmişti. Ancak, yine de 1982 bankerler krizi ve 5 bankanın faaliyetinin sona erdirilmesi gibi krizler önlenemedi. 2002 yılına gelinceye kadar bankacılık sektörü, işlem çeşitliliği ve hizmet kalitesi bakımından uluslararası seviyeleri yakalamayı başarmış olsa da, aktif büyüklüğü, kredilerin ve mevduatın GSMH’ye oranı gibi makro büyüklükler bakımından oldukça yetersiz düzeyde kaldı. Bu dönemde, ne bankacılık krizlerine yol açan nedenler gerçekçi olarak ortaya konuldu, ne de tam ve doğru çözümler üretilebildi.
1986-1989 yılları arası ekonomimizde, Merkez Bankası’nın asli işlevlerini kazandığı dönem olarak biliniyor. Bu dönemde para, döviz, altın piyasaları kuruldu; açık piyasa işlemleri başlatıldı. Atıl tasarrufların mali sisteme girişi, alternatif yatırım alanları yaratılması, fiyatların piyasada oluşmasının sağlanması ve en önemlisi bankalar için fon idare yönteminin oluşturulması gerçekleşti. Banka bilançoları büyüdü; Türk bankaları yurtdışına açıldı; bankalarca leasing, faktoring, tüketici kredileri ve kredi kartları gibi hizmetler sunulmaya başlandı.

Haberin Devamı

1994 krizini hazırlayan faktörler
Ağustos 1989’da çıkarılan, yurtdışı borçlanmaları kolaylaştıran ve sıcak para girişlerine olanak tanıyan 32 sayılı karar, yüksek faiz ve düşük kur politikalarının da uygulanmasıyla, 1994 ve 2000 krizlerine yol açtı. 1990-1994 yılları arasında makro dengesizlikler gittikçe büyüdü, faiz ve kur riskleri arttı, bankaların mali bünyeleri bozuldu. Hazine, bütçe açıklarını karşılayabilmek amacıyla üretimi artırmak yerine, iç ve dış borçlara ağırlık verdi. 1994 krizin temelinde, kronik hale gelen bütçe açıkları yatmaktadır. 1990’dan başlayarak, açıkların finansmanında Merkez Bankası Kısa Vadeli Avansı ve kamu bankaları kaynakları da kullanıldı. Vergi gelirlerinin artırılamaması, KİT’ler ile sosyal güvenlik kuruluşlarının açıkları, bütçe açıklarını daha da büyüttü. 1990 yılının başından itibaren bankacılık sektörümüzde başlayan “off-shore” uygulamaları, bankalar arası rekabeti bozdu; vergi gelirlerini azalttı. 1989-1993 yılları ortalama enflasyonu yüzde 69 civarındaydı.