Hazine’nin, TBMM’ye sunduğu 2015 Finansman Programı’na göre, 2014’de iç borçlanmanın vadesi önceki yıla göre, 74.3 aydan, 68.8 aya gerilerken; iç borçlanmanın maliyeti, önceki yıla göre, yüzde 7.6’dan yüzde 9.9 seviyesine çıktı. Yani, sabit getirili TL cinsi iç borçlanmanın maliyeti artarken, borçlanma süresi kısalıyor. Bu gelişme bir bozulmaya işaret etse de, bu yılın siyasi bakımdan çalkantılı bir yıl olduğu düşünülürse, kötü bir tablo olduğu söylenemez.
Hazine, 2012 yılından beri “kira sertifikası” ihracına başladı. 2014 yılında, toplam 3.2 milyar TL’lik “kira sertifikası” ihracı gerçekleştirildi; 2015 yılında da ihraçlara devam edilecek. Kira sertifikaları, satın alanlar için, kiraya bağlı ek bir garanti anlamına geliyor. Ancak, Hazine, zaten en yüksek garantiyi; devlet garantisini sunan kurum. Bu açıdan bakıldığında, Hazine’nin kiraya bağlı ek bir garanti sağlaması, kendi elini zayıflatıyor. Kira sertifikalarının, özel kurumlar veya belediyeler tarafından ihraç edilmesi, daha uygun olurdu.
İç borç çevirme oranı, 2014 yılı için yüzde 81.6 oldu. Bu oranın 2014 yılında da sürdürülmesi öngörülüyor. Yani, gelecek yıl da, iç borçların yaklaşık yüzde 82’si için yeniden borçlanılacak. Oran kötü değil; ama, yeterli değil. Çünkü, borçlanmanın çok azaltılması, öngörülmüş.
Program gerçekçi değil
Programa göre, 2015 yılında toplam 88.0 milyar TL tutarında iç borçlanma ve 11.8 milyar TL karşılığı kadar dış borçlanma yapılması öngörülüyor. Oysa, 2014 yılında tahminen 128.1 milyar TL tutarında iç borçlanma ve 15.5 milyar TL karşılığı kadar dış borçlanma yapılmış olacak. 2015 rakamları, borçlanmanın bir yıl içinde yüzde 30 civarında azaltılmasını öngörüyor. Hiç gerçekçi değil.
2015 yılında, bütçedeki faiz dışı dengenin daha da düzeleceği, özelleştirme gelirlerinin çok artacağı, 2/B satış gelirlerinin olumlu etki yapacağı, Hazine garantili dış borçların azalacağı, TMSF’den epeyce para geleceği ve döviz kurunun fazla yükselmeyeceği farz edilerek, bu sonuca varılmış. Yani, en iyi senaryo düşünülmüş. Neredeyse savaşa bile girme olasılığımız olan 2015 yılı için hazırlanan bu tahmin tablosu, tatmin etmiyor.
Hazine, kamu borç stokunun döviz kuru, faiz ve likidite risklerine karşı hassasiyetinin azaldığını vurguluyor. Döviz cinsinden borçların payının 2003 yılında yüzde 58 iken, 2014 Eylül ayı itibariyle yüzde 32’ye düştüğünü söylüyorlar. Neden hala bütün karşılaştırmaların AK Parti’nin iktidara geldiği, krizden yeni çıkılmış bir yılla yapıldığını anlamak zor.
Öte yandan, yabancıların artık ille de döviz olarak borç verme geleneği değişti. Döviz kuru riskini, fiyata ekleyerek, TL cinsinden borçlanıyorlar. Zaten bu yüzden, iç borç maliyetimiz yüzde 7.6’dan yüzde 9.9’a yükseldi.
Hazine’nin stratejisi olumlu
Hazine’nin borçlanma stratejisi şöyle:
- İç borçlanma TL cinsinden yapılacak.
- Ortalama borçlanma vadesi uzatılacak.
- Sabit getirili borçlanma enstrümanlarına ağırlık verilecek; yılda bir faizi yenilenecek senetlerin payı azaltılacak.
- Güçlü döviz rezervi tutulacak.
Strateji olumlu olmakla birlikte, yılda bir faizi yenilenecek senetlerin payının azaltılması stratejisi, bir sonraki yıl daha pahalı borçlanma yapılacağı beklentisine dayanıyor ve “program” ile çelişiyor. Öte yandan, Merkez bankası döviz rezervleri zaten güçlü iken, Hazine’nin döviz rezervi tutma politikası ne anlama gelir? Hazine, tutacağı döviz rezervi kadar döviz borçlanmasını azaltmalı.