Merkez Bankası kredi faizlerini düşürüyor. Önümüzdeki günlerde, faizlerin % 0.75 daha düşürülmesi bekleniyor. Faizler düşürülünce parasal genişleme sağlanacağı ve kredi hacminin artacağı zannediliyor. Ancak, şeytan detayda gizli. Ek tedbirler alınmadıkça, istenilen sonuç elde edilemez.
Merkez Bankası’nın elindeki tek silahın faiz olduğu düşünülüyor. Oysa, Merkez Bankası piyasaya verilen para miktarını faizden bağımsız olarak kontrol edebiliyor. Yani, sürekli olmasa bile, hem faizi hem de verilen para miktarını kontrol edebiliyor. Şu anda, Amerikan Merkez Bankası’nın yaptığı ve Avrupa Merkez Bankası’nın da yapmaya çalıştığı “sihirli yöntem” bu. Bizim Merkez Bankamız, sadece “monetarist” yaklaşımla yönetildiği için, para miktarı ve faizin aynı anda kontrol edilemeyeceği görüşünü savunuyor. Eğer Merkez Bankası bilançosunu küçültürse, parasal tabanı ve açık piyasa işlemleriyle bankalara verdiği borçları sabit tutabilir veya düşürebilirse, piyasaya ek para vermekten ve bu paranın dövize gitmesi riskinden kendisini kurtarabilir. Bu durumda, faizi olabildiğince düşük tutar ve buna rağmen, piyasaya para vermez. Bu durumu gerçekleştirmek için, faiz indirmeden önce, likiditeyi kısma tedbirleri alınmalıdır.
Bu prensibe göre değerlendirildiğinde, döviz satışları, piyasadan para çekmek için değil, piyasaya döviz likiditesi sağlamak için yapılır. Yani, “Elimde döviz rezervi var, gerekirse satar tüm Türk Lirası likiditesini piyasadan çekerim” görüşü yanlıştır.
Mevduat faizi ve kredi faizi
Önümüzdeki dönemde, Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye gitmesiyle, Avrupa bankalarının kaynakları artacak ve Türkiye’nin dış borçlanması kolaylaşacak ve ucuzlayacaktır. İşte, bu dış kaynak faizlerinin düşeceği fırsat döneminde, bankaların, Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin de katkısıyla bir anlaşma sağlaması ve mevduat faizlerini düşürmesi gerekiyor. Halen, ülkemizde toplanan mevduattan daha fazla kredi veriliyor ve mevduat faizleri yüksek olduğu için de kredi maliyetleri yükseliyor.
Dolayısıyla, kredi miktarının artırılması ve kredi maliyetlerinin düşürülmesi için, yalnız politika faizlerinin düşürülmesi değil; Türk Lirası ve döviz mevduat faizlerinin de düşürülmesi şart oluyor. Yine, kredi maliyetleri üzerinde önemli bir yük olan, “Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu” kesintilerinin beklenmeden kaldırılması gerekiyor.
Türkiye’nin gelişmesi ve 2023 hedeflerine ulaşması için, sanayici ve ihracatçının bol, ucuz ve mümkün olduğunca uzun vadeli krediye kavuşması lazım. Kredi faiz ve maliyetleri düşünce, kredilerin geri dönüşümü de daha risksiz gerçekleşecek, bankaların geri dönmeyen krediler portföyü de düşecektir. Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, bankalarımızın bilançolarını güçlendirmeleri için de bir fırsattır.
Bu kadar yüksek kredi faizleriyle, kredileri geri ödemek, zaten, son derece güç duruma gelmiş vaziyette. Bu nedenle, bankalar düşük riskli, büyük ve çoğu zaman çokuluslu olan şirketlere çok düşük marjlarla kredi vermek, KOBİ’leri ve esnafı kredilendirememek durumunda kalıyorlar.