Hükümet ve Merkez Bankası, munzam karşılıkları arttırıp, bankaların verdikleri kredi miktarını düşürerek büyümeyi frenleyebileceklerini ve cari dış açığı azaltabileceklerini zannediyor. Munzam karşılıklarla oynama kararı, AK Parti iktidara geldiğinden beri para politikası uygulaması ile ilgili olarak alınan ilk karar oldu. Bundan önce, suya sabuna dokunulmadan ve miras kalan sistem sürdürülerek bu başarılı günlere gelinmişti.
Munzam karşılıkların artırılması, kimsenin aklına gelmeyecek ‘cin’ bir fikir olarak sunuldu. Üstelik, munzam karşılıklara faiz verilmeyerek, munzam karşılık oranı neredeyse ikiye katlanmış gibi etki yapıyor. Oysa, munzam karşılık alınmasındaki temel fikir, genel kriz ortamı dışında bir bankadan beklenmeyen ölçüde para çekilmesi halinde, o bankaya bu paraların kullandırılması ile bankanın batmasının önlenmesiydi. Buna rağmen banka batarsa, Sigorta Fonu (TMSF) devreye girip, hiç olmazsa mevduat sahiplerine para kaybettirilmeyecekti. Prensip, Merkez Bankası kaynaklarını kullanmadan zordaki bankayı kurtarmaktı.
Krediler zaten çok pahalı idi
Türk sanayici ve iş adamı, mecbur kalmadıkça veya aşırı kârlı üretim yapabileceğini düşünmedikçe zaten kredi almıyordu. Çünkü, Türkiye’de krediler üzerinde çılgın sayılabilecek oranda mali yük var. Gelişmiş ülkelerde kredi maliyetleri bizimkinin çok al tında ve kredi hacmi büyük olduğu için, Türk şirketleri zaten kredi maliyeti ve kredinin rahat bulunulabilirliği yönünden yabancılarla rekabet edemiyordu.
Şimdi, kredi maliyetine bir de munzam karşılıklardaki artış nedeniyle ilave edilen maliyet de yansıdı.
Zaten, ticari kredilerin çok büyük bölümü ‘blue chip’ denilen süper şirketlere veriliyor. Munzam karşılık kararları bu durumda, sadece KOBİ’leri ve Türk ihracatçısını hedef almış görünüyor.
Sadece kredi hacmi değil, kurlar nedeniyle gittikçe ucuzlayan ithal malları, seçim nedeniyle artan harcamalar, para arzını artıran diğer kalemler, paranın devir hızındaki artış, yabancılara satılan özelleştirme gelirlerindeki patlama, doğrudan yatırımlar, sıcak paranın bir bölümü ve bir çığ halini alan taksitli satışlar yoluyla henüz gerçekleşmemiş tasarrufların harcanması da büyümeyi kamçılıyor. (Taksitli satışların yarattığı büyük talep patlamasını yarınki yazımda ele alacağım.)
Hal böyle olduğu için, yanlış olarak alınan munzam karşılık kararı ile Türk üreticisi cezalandırılmış, yabancı üreticiler ödüllendirilmiş oluyor. Çoğu yabancı veya devlet kuruluşu olan ‘blue chip’ler dışındaki şirketler ve Türk ihracatçısı darbeyi yiyor.
Geçen salı günü New York Times’da, alınan tedbirlerin işe yaramadığını ve ülke ekonomisi için kaygıların gittikçe arttığını belirten “Turkey spends freely again and some analysts worry” başlığı altında bir yazı yayımlandı.
Kaygılar artıyor; ‘cin fikirler’, her zaman olduğu gibi işe yaramıyor.