Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İkinci Dünya Savaşı’na katılan Japon askerleri, “Tanrı” olarak kabul ettikleri imparatorları için savaştılar. Japon askerleri için, düşmana teslim olmak büyük bir ayıptı ve bir askerin ölümü ailesine şeref kazandırırdı. Savaş sırasında uçaklarıyla birlikte Amerikan donanmasındaki gemilerin bacalarından içeriye girmeye çalışan Kamikaze pilotların sayısı 1900’e ulaşmış ve bu saldırılarda 390 Amerikan savaş gemisi yara almış veya batmıştı. Japonya’nın ekonomik mucizesindeki temel neden, kayıtsız şartsız ülke sevgisi olmuştur.
2. Dünya Savaşı sonrası...
İlk atom bombası atıldığında Hiroşima’da 300 bin sivil, 43 bin asker, 45 bin Koreli esir işçi buluyordu. Bombanın atılmasından sonraki beş ay içinde, yaklaşık 200.000 kişi öldü. Savaş bittiğinde, Avrupa’da 70 milyon, Sovyetler Birliği’nde 27 milyon kişi hayatını kaybetmişti. Biten savaş, sadece 470 bin vatandaşını yitirmiş olan Amerikan ekonomisinin hızla güçlenmesine yol açtı. Ekonomi yıllık %15 büyümeye başladı ve Amerika, dünyadaki mal ve servis üretiminin %50’sini üreten bir ülke haline geldi. Dünya altın rezervlerinin 2/3’ü ABD’de toplandı. Sonraki yılların en büyük kapitalist kuruluşları olan 7 milyar dolar bütçeli Dünya Bankası ile 8 milyar dolar bütçeli IMF savaş sonrasında kuruldu.
Hindistan, Pakistan, Burma, Sri Lanka, Ürdün ve Filistin’de çıkan ayaklanmalar sonrası, Amerika’nın dünya egemenliğini ve ülkesinde Amerikan askeri üsleri kurulmasını kabul eden İngiltere’ye 50 yıl vadeli, yıllık ödemesiz 4 milyar dolar verildi. Avrupa’nın diğer ülkelerine ise, 13 milyar dolar Marshall yardımı yapıldı.
Liderlik ABD’ye geçti
ABD’nin dünya liderliğine tek tehdit, komünist Sovyetler Birliği idi. Avrupa ekonomilerinin savaş öncesi ve sonrası içine düştüğü durum, Sovyet ekonomisini de güçlendirmişti. Sovyetler tehdidi altında kalan Türkiye ve Yunanistan’ın güçlendirilmesiyle NATO’nun kurulması kararı alındığında, Sovyetler’in buna cevabı, Macaristan’ın ele geçirilmesi oldu.
1949 yılı sona erdiğinde, dünyanın en büyük ve en çok nüfuslu ülkesi olan Çin komünizmle tanıştı. 1950 yılında Sovyetler’in başa getirdiği Kuzey Kore diktatörü Kim İl Sung, ABD’nin başa getirdiği Güney Kore diktatörü Syngman Rhee ile savaşmaya başladı. Her ikisi de Kore’nin tümünü ele geçirme sevdasındaydı. ABD Başkanı Truman, Kore kaybedilirse, diğer ülkelerin bunu takip edeceği görüşündeydi. Kore savaşı, günümüze kadar devam edecek olan, Doğu-Batı çatışmasından kaynaklanan bölgesel savaşların ilki oldu.
Komünizm korkusu
1952’de ABD’nin ilk hidrojen bombasını denediği Elugelab Adası, 6 saat boyunca yanmış; daha sonra ebediyen haritadan silinmişti. 50’li yıllar, ABD’de ve dünyada tam bir “komünist avı”nın sürdürüldüğü yıllardı. Rusların ABD’yi işgal edecekleri ve New York’a “kirli bomba” atacakları dedikoduları vardı. Çünkü, artık Sovyetler’in elinde de atom bombası vardı ve Ağustos 1953’te Kazakistan’da hidrojen bombası denemesi yapmışlardı.
Telefonlar dinleniyor, postalar açılıyor, her yere dinleme cihazları yerleştiriliyor; ofislere girilerek, kasalar kırılıyordu. O yıllarda, sadece ABD’de 400 bin kişi hakkında soruşturma açıldı. Dünya tam bir korku dengesine oturmuştu. Sovyetler, ABD’den önce ilk uydu Sputnik’i uzaya attığında, halk bu uydu sayesinde, bütün Amerika’nın bombalanabileceğini düşünüyordu. Hemen sonra, ABD, U2 uçaklarıyla Sovyet Hava Sahası’nı denetlemeye başladı. Arkasından, nükleer silah taşıyan denizaltılar ve hava araçları devreye sokuldu.
Bu hikâyenin devamı var.