Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Daha önce de anlatmaya çalıştığım gibi, Borsa temel göstergedir. Borsanın çıkmaya başlaması, yabancıların gelmeye başladığını gösteriyor. Yabancılar ve sıcak para gelmeye devam ettikçe, faizleri yükseltmeye gerek kalmayacak; döviz fiyatı dengesini bulacak; özelleştirmeler daha kolay yapılacak; dış borçlanma kolaylaşacak; enflasyon dizginlenebilecek ve işsizlik düşmeye başlayacak.
Avrupa ülkelerinin, ABD’nin ve IMF’nin Türkiye’den temel beklentisi, Türk Lirası’nın değerli durumunun korunması idi. Yani, 1 Dolar = 1.60-70 seviyesinin geçilmemesi idi. Merkez Bankamızın yaptığı operasyonlar sonucunda, yabancılar dövizlerini yüksek fiyattan bozdurma fırsatı elde ettiler ve Borsa’ya ilgi göstermeye başladılar. Zaten, bilançoların açıklanmaya başladığı bu dönemde, Türk şirketlerinin diğer ülke şirketleri ile olan karşılaştırılmalı kârlılığı göz kamaştırıyor.

Değer kayıpları eşitlendi
Rus Rublesi, Brezilya Reali ve Türk Lirası şimdi Kasım 2011 seviyelerine göre aynı oranda (yüzde 2-3) Dolar’a karşı değer kaybetmiş görünüyorlar. Yani, Türk Lirası yabancıların istediği seviyelerde. “Cari dış açık” rakamlarının da düşme eğilimine girmesi ve giderek düşmesi halinde, karşılaştığımız geçici dar boğazdan çıkmış olacağız.
Öte yandan, Kasım 2011’e göre Türk Borsası yüzde 10 civarında değer kaybetmiş iken, “gelişen borsalar ortalama endeksi” sadece yüzde 2 değer kaybetmiş durumda idi. “Dünya borsaları ortalama endeksi” yüzde 2 ve ABD “S&P 500 endeksi” yüzde 6 oranında değer kazanmış bulunuyordu. Kısacası, Türk Borsası’ndaki artış kaçınılmazdı. Öyle de oldu.

Merkez’in rezervleri yeterli
Merkez bankaları rezervlerinin en az 3 aylık ithalatı karşılıyor ve bir yıl içinde vadeleri gelecek olan dış borçları ödeyebilecek seviyede olması istenilir. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama olarak bu seviyeleri ikiye katlayacak oranda döviz rezervine sahip olması, Merkez Bankamız için bir handikap yaratmıştı. Merkez Bankamız, 4.6 aylık ithalatı karşılayacak bir rezerv seviyesine sahipti. Yani, rezerv seviyemiz gelişmekte olan ülkeler ortalamasından düşük, ama uluslar arası kabul edilebilir seviyenin üstünde idi. “Cari dış açık” rakamının düşmeye devam etmesi, bu bakımdan da elimizi rahatlatacak.