Son günlerde döviz kuruyla ilgili spekülasyonlar arttı. Bazıları kur artışının sağlık işareti olduğunu söylerken, diğerleri ABD doları kurunun 3.75’e kadar çıkacağını savunuyorlar. Bu söylemlerin her ikisi de eksik ve spekülatif.
Geçtiğimiz kısa dönemde hareketli günler yaşadık. Bir darbe girişimi oldu, Suriye’de savaşa girdik, derecelendirme kuruluşları notumuzu düşürdü, Avrupa Birliği Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulayabileceğinden bahsetti, başkanlık sistemi yeniden gündeme getirildi, bazı ekonomik birimlere el konuldu. Öte yandan, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışı, ABD’de Trump’ın başkan olması gibi sürprizli global olaylar yaşandı.
Bütün bu gelişmeler yalnız Türk Lirası’nda değil, bütün dünyadaki para birimlerinde ve borsalarda dalgalanmalar yarattı. Bu gelişmelerin ardından bazı ekonomistler Türk Lirası’nda yüzde 10 civarında devalüasyon yaşandığından bahsettiler. Oysa devalüasyonlar devlet otoritesi tarafından yapılan kur ayarlamaları olarak görülmeli. Türkiye’de döviz kuru serbest piyasada değerini bulduğundan devalüasyondan değil, değer kaybından söz edebiliriz.
Kurun gerçek değeri
Döviz kurunun gerçek değerini anlayabilmek ve gelecekteki gelişmeleri tahmin edebilmek için aşağıdaki faktörlere bakmalıyız:
- Sadece ABD dolarının kuruna değil, ‘Sepet Kura’ da bakmak gerekiyor. Çünkü bugünlerde zaman zaman dolar diğer paralar karşısında değerlendiği için Türk Lirası karşılığında da değerlenmiş gibi gözükebiliyor.
- Dünyadaki dolar talebinin seviyesini gösteren ‘Dolar Endeksi’ne ve doların Türk Lirası karşısındaki gerçek değerini gösteren Merkez Bankası’nın hesapladığı ‘Reel Efektif Değişim Oranı’na bakmadan doların gerçek değerini irdeleyemeyiz.
- Cari açık’ nedeniyle ülkemize sürekli bir döviz girişinin gerçekleşmesi gerekiyor. Türkiye ayda 4 milyar dolar civarında döviz girişi yaratmak zorunda. Bu giriş doğrudan yatırımlar, sıcak para, turizm geliri, ihracatın artması gibi yollarla olabilir. Yine devlet sektörü ve özel sektörün dövizle borçlanmasının arttırılması da başka bir yoldur. Döviz girişlerindeki olası iniş çıkışların azaltılması operasyonu, Merkez Bankası tarafından yapılır. Nitekim, geçtiğimiz dönemde Merkez Bankası, döviz munzam karşılıklarında yumuşama getirerek, bu anlamda başarılı bir operasyona imza attı.
Merkez’in kararları
- Döviz değerindeki oynaklık konusundaki beklentileri değerlendirirken Merkez Bankası kararlarına da göz atmak gerekir. Örneğin, Merkez Bankası’nın Türk Lirası munzam karşılıkları azaltarak piyasaya para vermesi halinde bu para krediye yönlendirilmediği takdirde döviz alımına ve spekülasyonlara neden olabilir.
Merkez Bankası’nın bankalara sağladığı kaynakların kredilere yönlendirilmesi, kredilerin de yatırımlara harcanıyor olması önemlidir. Yine Merkez Bankası’nın belirlediği faizin gösterge niteliğinde bir faiz olduğu ve gerçek faizin piyasada belirlendiği unutulmamalıdır.
Düşük faiz her zaman döviz talebi yaratmaz. Piyasaya çıkan paranın döviz talebi yaratabilmesi için yatırıma yönlendirilmemiş olması gerekir. Döviz kurunun artacağı düşünülen bir ortamda Türk Lirası mevduatlarının döviz mevduatına dönüşümüyle sınırlı bir döviz talebi ile de karşılaşabiliriz.
Döviz gereksiniminizin olduğu ortamda sıkı para ve maliye politikası uygulanıyorsa, Türk Lirası faizlerinin değil, döviz faizlerinin ve dövize ödenen kâr paylarının artması beklenir. Türk Lirası faizlerinin düşürülmesi banka kârlarını da olumsuz etkilemeyebilecektir.
Yarın devam edeceğim.