Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD doları, ekonomi dünyamızın ‘rezerv para’sı olmaya devam ediyor. Doların karşısında, Almanya - Fransa - İtalya ve diğer euro kullanan Avrupa Birliği (AB) üyeleri bir alternatif yaratmaya çalışıyorlar. Yine de euro, dolarla baş edemiyor. İngiltere, İsviçre, Japonya ve İskandinav ülkeleri, dolarla rekabet etmek yerine, kendi para birimlerinin değerini korumaya çalışıyorlar. Çin, bir ara yüksek döviz rezervleri ve ABD’den alacaklarını düşünerek, renminbi’yi rezerv para yapma girişiminde bulundu ise de, bu işi başaramadı. Başta İran olmak üzere, ABD’ye baş kaldırma eğilimleri nedeniyle dolar yerine euro’yu desteklemek isteyen çoğu diktatörlükle yönetilen ülkeler, bu politikalarında başarılı olamadılar. Bizim gibi, “kalkınma yolunda” diye kandırılsa bile, bir türlü kalkınamayan, ‘take off’a geçemeyen ülkeler, doların ve bir ölçüde de euro’nun hegemonyası altında, kolayca sömürülüyorlar.

Dolar güçleniyor
Eswar S. Prasad, geçen hafta ABD’de piyasaya çıkan ‘Dolar Tuzağı’ (Dollar Trap) isimli kitabında, doların dünya ekonomisindeki hâkimiyetini nasıl sağladığını ve gittikçe nasıl artıracağını anlatıyor. 2008-2009 yılları arasında ciddi bir ekonomik kriz yaşayan ABD, doların rezerv para olmasından mutlu olmayan ülkeleri bir süre sevindirdi.
Ancak, şimdilerde ABD, ekonomik krizi atlattığı gibi, önümüzdeki 10 yıl içinde en hızlı büyüyecek ülkeler arasına girdi. Bunu da, özellikle enerji alanında yaptığı yeni buluşlarla sağladı.
Sistematik tedbirler
Doların ‘rezerv para’ haline getirilmesi ve bunun devam ettirilmesi amacıyla, ABD yöneticileri birçok tedbir aldı ve almaya devam ediyor. Ekonomik ortam da, bu olguyu destekliyor. Doları ‘rezerv para’ statüsünde tutan birçok neden var:
- ABD ekonomisinin güçlü olması ve bundan sonra da güçlü olmaya devam edeceğinin şüphe götürmez biçimde kabul edilmesi,
- ABD Hazine bono ve tahvillerine yatırılanlar dahil olmak üzere, büyük miktar ve oranda yabancı sermayenin dolar varlıklarında tutulması ve bu nedenle, bu varlıkları tutan ülkelerin, doların bir sıkıntıya girmesini istememeleri,
- Bizim gibi ‘gelişmekte olan’ ülkelerin, dolar dışında bir para birimi ile yeterli miktar ve iyi faizle piyasalardan dış borç bulabilmelerinin neredeyse mümkün olmaması,
- Doların sahip olduğu ‘piyasa derinliği’ nedeniyle, ödeme ve transfer gücünün bulunması ve faizinin piyasada rahatça oluşabilmesi,
- Piyasa ekonomisi sisteminin en çok ABD’de yerleşmiş olması; bu ülkede her fiyatın piyasada oluşabilmesi için büyük çaba harcanıyor olması ve bu ülkede ekonomik kararların keyfi olarak değil, piyasa güçleri tarafından alınıyor olduğuna inanılması,
- IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve hatta, bir ölçüde Birleşmiş Milletler’in doların statüsünü sürdürmek için ciddi destekler vermesi,
- Neredeyse tüm ülkelerin uygulamakta olduğu ‘sermayenin ülkeler arasında serbestçe dolaşımı’ sisteminin, kaçınılmaz olarak en güçlü ekonomiyi ve dolayısıyla da doları desteklemesi,
- IMF Özel Çekme Hakları (SDR) ve Bitcoin gibi, dolar dışında ‘rezerv para’ yaratma alternatiflerinin güçlü bir rekabet yaratamaması,
- ABD Merkez Bankası’nın (Fed) diğer merkez bankaları ile yaptığı swap anlaşmalarının, genellikle doların değerini ve gücünü koruyucu biçimde kullanılması,
- Ülkeler döviz rezervlerinin, o ülke ekonomisi için bir sigorta gibi gösterilmesi ve bu rezervlerin neredeyse tümünün Fed’de veya ABD bono ve tahvillerinde düşük getirilerle tutulması.
Konuya devam edeceğim...