Kriz kâhini Nouriel Roubini’nin “Crisis Economics” adlı kitabında, derecelendirme(rating) şirketlerinin global krizin çıkmasında nasıl büyük rol oynadığı açıklanıyor.
Roubini’ye göre, rating kuruluşlarının da yakasına yapışılması ve iş modellerini değiştirmeye zorlanmaları gerekiyor. Rating kuruluşlarının gelirlerini not verdikleri kurumlardan sağlıyor olmaları, çok büyük bir çıkar çatışması(conflict of interest) doğuruyor. Aslında, borç derecelendirmesi için borç senedini ihraç eden kurumların değil, yatırımcıların para ödüyor olması gerekiyor. Öte yandan, rating kuruluşları borç ihraç edenlere “danışmanlık hizmeti” de verebiliyorlar. Bu da, başka bir çıkar çatışması doğuruyor. Ayrıca, borç derecelendirme işinin rekabete çok daha fazla açık olması gerekirken, bu işi yapan bir avuç kuruluş bulunuyor olması da sorgulanmalı. Bu kuruluşların birbirlerini de gözledikleri; bu nedenle de bir çeşit ortak davranış içine girdikleri anlaşılıyor. Birkaç kuruluşun bu denli yüksek gücü elinde tutmasının, sistemi ve rekabet ortamını zorladığı düşünülüyor.
Yüklü ücretler aldılar
Kriz öncesinde, Fitch, Moody’s ve Standard & Poor’s gibi rating şirketleri, varlığa dayalı menkul değer çıkarma işinden yüklü ücretler aldılar ve toksik kredilerin risksiz getiri sağladığı söylenen, altın kaplama menkul değerlere dönüştürülmesine memnuniyetle yardım ettiler.
Rating kuruluşlarına güvenmek, “tavuk kümesini koruması için tilkiye güvenme”ye benziyordu”. Rating kuruluşlarının, inceledikleri menkul değerlere yüksek not vermek için her türlü nedenleri vardı. Böyle yapmak, derecelendirmeye tabi tuttukları kurumlardan kendilerine ücret ve gelecekte iş yapma olanağı kazandırıyordu. Krizin hemen öncesinde rating kuruluşları kârlarından yarısından fazlasını, garip bir şekilde yapılandırılmış finans ürünlerine, çoğu hak edilmemiş “AAA” notu dağıtarak, elde ediyordu.
Notlandırma, detaylı durum tespitini(due diligence’ı) dışarıya yaptırmanın bir yolu kabul ediliyor ve yatırımcıların, rating kuruluşlarının “AAA” notu verdiği menkul değerin altta yatan varlıklarına bakma zorunluluğu kalmıyordu. Borç senedi çıkaranların derecelendirme kuruluşlarına para ödemesi, “öğrencilerin not karşılığı hocalarına ödeme yapması” gibi bir netice doğuruyordu.
Sonunda, sistem çöktü ama bu çöküşte önemli katkısı bulunan, yatırımcıları yanlış yönlendiren rating kuruluşları, hala aynı esaslar dahilinde varlıklarını sürdürüyorlar.
Artık, rating kuruluşlarının “ülke derecelendirilmesi” işlerinde de benzer sorumsuzluğu sergiledikleri, dile getiriliyor. Onların sorgulanmalarının da zamanı geldi.