Aytunç Altındal, “Türkiye’de ve Dünyada Casuslar” isimli bir kitap yayımladı. Bu ilginç kitapta yer alan bilgiler, kimse tarafından yalanlanmadı. Ülkemizin geleceğini yönlendirebilmemiz için, bu bilgilerin hepimizce bilinmesi gerekiyor. Bu önemli bilgilerin bazılarına aşağıda özetle yer veriyorum:
Sir Peter Lawrence, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi olunca, cuntanın başı Kenan Evren’le çok yakın ilişki kurdu. Sir Lawrence’a Türkiye’ye gelirken bir misyon verilmişti. Yunanistan’ın yeniden NATO’ya girmesi için, ne pahasına olursa olsun, Türkiye ikna edilecekti. Sir Lawrence, Evren’i hem pohpohlamalarıyla hem de bakan biraderi aracılığıyla ikna etti. Veto kaldırıldı; Yunanistan NATO’ta tam üye oldu. Yunanistan, NATO’ya girer girmez, Türkiye’nin AB üyeliği için veto koydu. (“Ordu idareyi ele alınca hep hata yapar” görüşü aslında, Evren’in bu kararıyla başladı.)
Sahte belgeler, sahte dostlar
Napolyon Bonapart’ın kurduğu SURETE casusluk örgütü sahte belgelerle Çarlık Rusya’sını suçlamış ve tazminat talep etmişti. Günümüzde benzer sahte belgeler (forgery), Ermeni meselesinde Türkiye’yi suçlamak için kullanılıyor. (Bu nedenle, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili tarihi belgeler tarafların bilim adamlarına açıldığında, bu olasılık çok dikkatle değerlendirilmelidir.)
Çarlık Rusya’sının gizli istihbarat örgütü Okhrana ile İngiliz British Intelligence Mission (BIM), Birinci Dünya Savaşı sırasında bazen çatışmışlar, bazen de ülkelerin birbirleriyle haberleşmesini sağlamışlardır. İngiliz istihbaratçı Sir George Buchanan’a iletilen bilgiye göre, Almanya, Çarlık Rusya’sının savaşı sona erdirmesi karşılığında, müttefiki Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u Rusya’ya işgal ettirecekti. Yani, Osmanlı, uğrunda savaşa ve yıkıma sürüklendiği Almanya tarafından, Rusya’ya rüşvet olarak sunulabilmişti. Almanya, bugün de hem AB hem de NATO içinde Türkiye’nin sahte dostudur.
Aynı oyun sahnede
1880-1920 arasında yabancı casuslar halkla daha çok ilgiliydi. Çünkü, satın alınmış yöneticiler ve birader paşalar sayesinde, Saray’da konuşulanlar anında yabancılara iletiliyordu. Saray’ın gizlisi kalmamıştı. Tüm yabancıların ortak hedefi, Osmanlı’yı parçalamaktı. (Günümüzde de aynı oyun sahneleniyor.)
Nat Pinkerton ve Dedektif Mandrake sanal kahramanları aslında gerçekti. FBI’ın kurucu babası olarak anılan Hiram Whitley, Pinkerton ve Burns adlı rakip iki dedektiflik bürosu kurdurmuştu. FBI bunların birleştirilmesiyle ortaya çıktı. Burns firmasının kahramanı, Mandrake idi.