Ortadoğu, savaş zamanlarında bile, şimdiki kadar karışmamıştı. Kimin ne yaptığı, niçin yaptığı, kimin için yaptığı belli değil. Bize ve Batı ülkelerine ilişki kurulabilecek devletler lazım iken, bölgede terör örgütleri ve başıboş çeteler kol geziyor. Batılılar bu terör örgütlerine “İslami Cihat Örgütleri” adını takmışlar; bu kargaşada, tüm İslam âlemini zan altında bırakıyorlar.
Bu kaos ortamı tam bir bilgi kirliliğine yol açıyor. Böyle olunca da kaçınılmaz olarak bütün gelişmiş ülkeler, bu bölgeye yönelik casusluk faaliyetlerinde bulunuyorlar. Bu faaliyetlerin merkez üssü de Türkiye olarak seçilmiş durumda. Bakalım bu kargaşa kaç cana mal olacak?
Franz van Papen
1939’un ilk aylarında, zaman zaman Hitler’in aleyhinde konuşmaktan da çekinmeyen, Franz van Papen, Alman Büyükelçisi olarak Ankara’ya geldi. Papen’in, önceleri Hitler’i desteklemiş, sonraları karşı çıkmış olan Alman İstihbarat Teşkilatı (Abwehr) Başkanı Canaris ile de çok yakın ilişkisi vardı. (1944 Şubat’ında Hitler, Canaris’in “doğu cephesinin çöktüğü” yolundaki gerçek haberi üzerine, onu müttefiklerin ajanı olarak suçladı ve işkenceyle öldürttü. Bu işlem gerçekleştirildiğinde, Amerikan ordusu Berlin’in sadece 136 km uzaklığındaydı.)
İkinci Dünya Savaşı sırasında da şimdiki gibi, Ankara ve İstanbul casuslar şehri idi. Ajanlar, birbirlerine suikast bile düzenlemekten çekinmiyorlardı. 24 Şubat 1939’da Ankara’da Papen’e bombalı bir saldırı düzenlendi. Papen ve karısı, suikasttan tesadüfen kurtulurken, suçsuz bir Türk kadını hayatını kaybetti. Suikastın suçlusu olarak, İstanbul’daki Sovyet Elçiliği polislerce kuşatıldı ve Ömer Tokat isimli bir Türk tevkif edildi. Oysa suikast, Almanların Papen’i sevmeyen kanadı tarafından yapılmıştı.
Çiçero
Önceki yazımda bahsettiğim Christer Jörgensen’e göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Amerikalılar da Ortadoğu için casusluk yaptıkları merkezi İstanbul’da kurmuştu. Bu merkez “Vestern Elektrik Limited Şirketi” örtülü adı altında faaliyetlerine devam ediyor ve bu şirkette çalışan ajanlar, zaman zaman Naziler ve Papen’le ilişki kuruyordu.
26 Ekim 1943’te Ankara’da adının Pierre olduğunu söyleyen bir kişi, Alman Elçiliği’ne gelerek, elindeki İngiliz dokümanları karşılığında kendisine 10.000 sterlin verilmesini istedi. Bu kişiye “Çiçero” adı takıldı ve kendisinden çok önemli belgeler alındı. Bu hizmet karşılığında, zaman içinde Çiçero’ya 300.000 sterlin verildi ama bu paranın 260.000’i sahte paraydı.
Çicero önceleri Almanlara gerçek bilgiler verirken, daha sonra yanlış bilgiler vermeye başladı. Bu durum, bir İngiliz ajanı olduğu fikrini güçlendirdi. gerçek adı, “Elyesa Bazna” idi ve İngiltere Büyükelçiliği’nden önce, Amerikan Büyükelçiliği’nde çalışmıştı.
İnönü’ye suikast
Almanlar, Arapların tümünü “güvenilmez” ve “kimseye yar olmaz” olarak görüyordu. Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü, İkinci Dünya Savaşı sırasında da vardı ve Yahudilerle birlikte Hıristiyanlara saldırmışlardı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Mısır Kralı Faruk’un yeğeni Abbas, İstanbul’dan geçerek, Berlin’e “Kral’ın Sözcüsü” olarak geldiğinde, Kral’ın İngiliz ve Türkleri istemediğini, hatta, Reisicumhur İnönü’ye suikast düzenlenmesi gerektiğini söylemişti. Neyse ki Almanlar Abbas’a güvenmediler.
Çok dikkatli olmalıyız.