Dünyamızda hem ekonomik, hem sosyal hem de doğal afetlerle gelen bunalımlar yaşanıyor. Anlaşılan, her şey yenilenecek. Kendini yenilemeyen, yeniliğe direnen ülkeler ya küçülecek ya da yok olacaklar. Demokratik sistem ve kurumları yaşatan, aynı zamanda da son sözü söyleyecek güçlü otoriteleri barındıran ülkeler ve bölgesel birlikler ayakta kalacak. Bunalımların tümü ile baş edilmeye çalışılıyor:
* Afrika’da, insanlar açlıktan ölüyor; ekonomik yardım yapılarak oradaki bunalım çözülmeye çalışılıyor.
* Japonya’da, deprem ve tsunami sonrası yaşanan felaketin yaraları sarılmaya ve Japonya ihracatı artmaya başladı.
* Türkiye dahil gelişmekte olan güçlü demokratik ülkeler, dünya krizinin yıkıcı etkilerinden az hasarla çıkıyor.
* Çin’de büyüme yavaşlasa bile ekonomik kriz az hissediliyor ve bu ortam sosyal patlamaları engelliyor.
* Zengin petrol kaynakları ve döviz geliri bulunan büyük Ortadoğu bölgesine dahil ülkelerde diktatörlükler yıkılıyor. Bu ülkelerde halk, yalnız demokrasi değil, ekonomik getirilerden de daha çok pay almak istiyor. Bu ülkelerde ekonomik değil, sosyal bunalımlar var.
* Rusya, bölündükten sonraki yaralarını süratle sarıyor; yeniden uluslararası ortamda sözü geçen bir Rusya yaratılmaya çalışılıyor.
* ABD’de ekonomik kriz var ama krizin nedeni ve çareleri belli. ABD’nin para basarak bu krizden çıkacağı anlaşılıyor. Kasım ayında yapılacak ön seçimler nedeniyle politik esaslı bir çalkalanma yaşanıyor olmasına rağmen, hemen seçimlerden sonra son sözü söyleyecek güçler devreye girecek. Sorunlar karşısında, bir şeyler yapılıyor.
Avrupa Birliği ne yapamıyor?
Dünya, ekonomik ve sosyal krizler ile doğal felaketlerin yaralarını sarmaya çalışırken, Avrupa Birliği olduğu yerde debeleniyor. Yüzyılın başından beri bunalımlarla boğuşan ve çözüm üretmeye çalışan dünyamızda, bir tek son sözü söyleyecek otoritesi bulunmayan Avrupa Birliği(AB)’nin işi zor görünüyor:
* AB’deki ülkelerin birkaçı iflasla karşı karşıya.
* Birçok ülkenin iç ve dış borçlarını yönetememesi; özelleştirme yapamaması ve vergi toplayamaması söz konusu.
* AB hükümetleri ile düzenleme ve denetim kurumlarının çoğu etkinliklerini ve otoritelerini kaybetmiş durumda.
n Piyasalar, hükümet ve otoritelerin bir türlü ortak karar alamamaları karşısında büyük dalgalanmalar, belirsizlikler yaşıyor; uzun vadeli her türlü yatırımdan kaçınılıyor.
* AB ülkelerinde iş yapan hemen hemen tüm şirketlerin iş modelleri ve beklenti analizleri şaşmış durumda.
* Birlik’teki bankaları kurtarmak için en az 3-4 milyar euro yeni sermaye gerekli; ama bu sermayenin nereden ve nasıl karşılanacağı belli değil.
Euro para birimi mi, terk edilecek?
Bazı asalak ülkelerin iflasına mı karar verilecek?
Yoksa, para basılıp; euro’nun değer kaybına uğramasına göz mü yumulacak?
Göreceğiz.