Dr. Selim Soydemir ve Abdullah Akyüz, ‘Sermaye Piyasası ve Borsa’ adlı bir kitap yazdılar. Kitap, İstanbul Borsası’nın kurumsal ve yasal yapısını inceliyor. Kitapta, İMKB’nin Kurucu Başkanı Muharrem Karslı, borsanın ilk günlerini kısaltılmış biçimde şöyle anlatıyor:
“Borsayı Cağaloğlu’ndaki Emniyet Sandığı’nın küçük binasında kurduğumuzdan bir buçuk sene sonra 1987 Ekim’i gibi Karaköy’e geçtik. Etrafımızda hıncahınç bir kalabalık var. Yatırımcılar filan var. Tabii insan bundan hem gurur duyuyor hem de içindeki sorumluluk duygusu daha da derinleşiyor. Karaköy’deki binada yeni bir alım satım sistemi kurduk. Yeni sistemi kurarken, Sermaye Piyasası Kurulu ile epeyce cebelleştik.
Kutu sistemi
Kutu sistemi ilk sistemdi. Sistemi anlatan bir kitap vardı; ‘Kore Borsası, tek fiyat, çok fiyat yöntemi’ diye. Cağaloğlu’ndaki borsayı kurmadan önce Kore’de yapılan bir IMF toplantısına banka genel müdürlerinin peşine takılarak, Kore Borsası’nı incelemeye gitmiştim. Baktım ki oralardaki uygulamalarda hiç böyle şeyler yok. Beni gezdiren mihmandarıma “Tek fiyat, çok fiyat yöntemi nerede” diye sorunca; “Biz o sistemi 4 sene önce kaldırdık. Yaramaz bir sistemdi” dedi.
Ondan sonra Tokyo Borsası’na gittim. Kore Borsası’yla, Tokyo Borsası aynı. Kore’liler, Tokyo Borsası’nın sistemini aynen almışlar. Oradan, Tayvan, Filipinler, Tayland, Singapur ve Hong Kong gibi bir sürü Uzakdoğu borsasına gittim. Hepsinde ‘tahta sistemi’ vardı.
Bize, “Yılbaşından önce borsayı açın” demişlerdi. O kısa zaman içinde yeni bir sistem kurmaya imkân yoktu. Mecburen, bize empoze edilen ‘tek fiyat, çok fiyat’ yöntemiyle borsayı açtık. Bu yöntemin özelliği açılış seansının olmasıdır. Açılış seansında seçim sandığına benzer bir sandık var. Herkes teklifleri o sandığa atıyor. Saat 10:00 olduğu zaman sandık açılıyor, teklifler dökülüyor ve sonuçlar cetvellere şirket şirket işleniyordu. Alıcının önerdiği fiyatla satıcının önerdiği fiyat aynıysa, işlem gerçekleşmiş oluyordu. Böylece günlük işlem hacminin yüzde 70’i gerçekleşmiş oluyor. Gerçekleşmeyen yüzde 30 işlem kalıyordu. Kalan yüzde 30 ile gidiyoruz seans salonuna. Hadi bakalım serbest seansı açtık diyoruz. Bir sınıf gibi salonda el kaldırarak müzayede yapıyoruz. Üç beş alım-satımdan başkası olmuyor.
Tahta sistemi
Sonra Uzakdoğu’da gördüğüm sistem üzerinde çalışmaya ve kamu oyu oluşturmaya başladım. Bu arada İzmir’de Çeşme Altınyunus Oteli’nde uluslararası bir finans sempozyumu yapıldı. Orada Ürdün Borsası Başkanı ile tanıştım. “Sizin borsa nasıl çalışıyor” dedim. “Güzel çalışıyor” dedi. Kime yaptırdınız bunu diye sorunca “IFC’ye yaptırdık” diye cevap verdi. Bizimkiler OECD’ye yaptırmışlar. Bütün Uzakdoğu borsalarını kuran, IFC. Yanlış kapı çalmışlar. Kalktım gittim Ürdün’e. Baktım, Uzakdoğu borsalarında gördüğüm sistemin aynısı. Yalnız yazılar Arapça o kadar. Sonra borsa üyelerinden ve çalışanlarından 20-30 kişilik bir grup oluşturduk. Hep beraber kalktık, Ürdün’e bir daha gittik ve o sistemi toplu olarak gördük. Herkes o sistemin daha iyi olduğunu kabul etti.
SPK ikna olmuyor
Sermaye Piyasası Kurulu’na durumu anlatıp ikna etmeye çalıştım. Fakat ikna olmuyorlar. Ben de Bakan Kaya Erdem’e gittim. “Bu sistemle bu borsa yürümez” dedim. O da Hazine Müşteşarı Yavuz Canevi’yi görevlendirdi. Yavuz Canevi geldi, Cağaloğlu’nda borsayı inceledi. Kaya Bey, Yavuz Bey’e, “Sen iki tarafı da topla bir tartışsınlar, sonuca varsınlar” demiş. Yapılan toplantıda “En büyük 10 şirket eski sisteme devam etsin. Geri kalan şirketler de Karaköy’deki yeni binada yeni sistemle işe başlasın” kararı çıktı.
Böylece ikili sistem ortaya çıkmış gibi oldu ama ben bunu hiç uygulamadım. Yeni binaya geçtik. “Geri kalanlar, yeni sistemle olsun” kararı bana yetti. Yeni salonu, yeni sistemin gerektirdiği tahtalarla donattık ve işlemlere başladık. Borsa tıkır tıkır çalışıyordu. Yavuz Bey bir kez daha geldi. Bir de bu sistemi gördü, gitti. Bu iş de orada bitti.
Tahta sisteminde her şirkete ait bir tahta vardı. Tahtalara alım-satımlar yazılıyor, fiyatlar orada oluşuyordu.