Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugünlerde, başta ABD piyasaları olmak üzere faizlerde bir dalgalanma (volatility) hüküm sürüyor. Bu dalgalanma Amerikan Merkez Bankası (FED)’nın 22 Mayıs’ta piyasaya verdiği parayı yavaş yavaş geri çekeceğini açıklamasıyla başladı ve bu kararın ertelendiği açıklamasının yapıldığı 1 Eylül’e kadar sürdü. Bu dönemde, Amerikan Hazine bonolarındaki dalgalanmayı gösteren “Move Endeksi” 50’lerden 120’lere tırmandı. FED’in piyasaya verdiği geri çekme takvimini ertelemiş olmasına rağmen, 22 Mayıs kararı ile yükselen faizler, çok yavaş düşüyor ve nispeten yüksek seviyelerini koruyor.
Piyasalardaki yüksek dalgalanmaya, güven eksikliği ve ülkelerin piyasalara müdahale eden uygulamaları da eklenince, yatırımcıların kararları büyük ölçüde negatif yönde etkileniyor.

Global durgunluk sürüyor
Dünya ticaret hacmi 2012 başından beri sadece % 3 büyüyebildi. Bu durum, büyük bir durgunluğa işaret ediyor.
Dünyada ekonomik hareketliliğin düşüklüğü, bir taraftan ekonomilerde fiyat ve faiz dalgalanmasını artırırken; diğer taraftan, borsalarda dalgalanma olasılığını körüklüyor.
FED’in 2016 yılının ilk çeyreğinin sonuna kadar faizleri düşük tutacağı sinyalini vermesi, bankaları, özel sektörü ve ABD Hükümeti’ni destekleyen bir tedbir olmakla birlikte, ABD hane halkı ve sigorta şirketleri bu daralmadan zarar görüyor.
Bu günlerde, ABD’de “sağlık reformu” başlığı altında konuşulan ve sigorta şirketleri ile hane halkının çıkarlarını masaya yatıran tartışma, faiz oranlarının geleceğini de etkileyecek.

Düşük faiz politikasına bakış
FED’in düşük faiz politikasına İngiliz ve Avrupa merkez bankaları uyum sağlarken, diğer merkez bankaları üzerinde faiz oranını arttırma yönünde baskılar oluştu.
Bu baskıdan, Merkez Bankamız da nasibini alıyor. Bu yılın ocak-mayıs döneminde yabancılar, ülkemize hisse senedi alımı için 1.3 milyar dolar ve tahvil alımı için de 12.4 milyar dolar getirmişlerken; bu eğilimin bozulmasıyla, mayıs-kasım döneminde hisse piyasasından 0.2 milyar dolar ve tahvil alımından da 3.7 milyar dolar yabancı sermaye çıkışı yaşandı.
Bu gelişme de, Merkez Bankamıza faiz arttırma yönünde bir baskı getirdi. Buna benzer dalgalanmalar diğer gelişmekte olan ülkelerde de görülmüş olmasına rağmen, ülkemizdeki etkinin daha yüksek olduğunu görüyoruz.
22 Mayıs’tan sonra Avustralya, Güney Kore, Polonya ve Macaristan paraları ABD doları karşısında değer kazanırken; cari açık sorunu olan Güney Afrika, Türkiye, Hindistan, Brezilya ve Endonezya paraları ABD doları karşısında değer kaybetti. Değer kaybı, Endonezya’da %20.5, Brezilya’da %12.9, Hindistan’da %12.8, Türkiye’de %9.4 ve Güney Afrika’da %6.2’yi buldu. Cari açığı olmamasına rağmen, Rus Rublesi’nin de %5.7 oranında değer kaybettiğini görüyoruz.
Cari açığın Gayri Safi Milli Hasıla’ya oranına bakıldığında, en yüksek orana sahip olan Türkiye’nin, bu seviyedeki bir açığa rağmen, parasının nispeten daha düşük bir değer kaybı ile karşılaştığını görüyoruz. Bu durum, ekonomimizdeki diğer dengelerin nispeten güçlü olmasından kaynaklanıyor.