Biyoteknoloji, yaşayan hücreleri kullanarak, DNA teknolojisiyle, ihtiyacımız kadar üretilemeyen yeni veya az bulunan maddeleri elde etmek için kullanılan teknolojilere deniliyor. Halen, gıda, kimya, tıp, tarım, ormancılık ve çevre alanlarında biyoteknolojik teknikler kullanılıyor.
Hatta, “gen tekniği” ile, biyolojik maddeler süper silahlara dönüşebiliyor. Tek bir mikroptan, 24 saat içinde 281 trilyon öldürücü virüs üretilebiliyor.
Biyoteknolojinin tıp alanındaki kullanımları arasında, insandaki zararlı genlerin elimine edilmesi, tıbbi bitki üretimi, aşı üretimi, genetik özellikli rahatsızlıkların önlenmesi, ilaç üretimi var. Tıp alanında, dizilimi yeniden düzenlenmiş (rekombinant) DNA, gen parçalanması(hücre fizyonu) ve diğer biyo-işleme teknikleri kullanılıyor.
Pazar hızla büyüyor
İnsan vücudunun ihtiyacı olan hormon, enzim ve proteinleri üreten hücrelerdeki kromozomlar, bu maddelerin üretimi emrini veriyor. Ancak, hasta hücreler bu üretimi kabul etmeyince, hastaya yapay olarak bu maddeler “ilaç” olarak veriliyor.
Ancak, konvansiyonel ilaçların büyük yan etkileri var. İşte, konvansiyonel ilaçların yan etkilerinden kurtulmak ve daha etkili ve kontrollü bir tedavi elde etmek için, “biyoteknolojik ilaçlar” kullanılmaya başlandı.
Konvansiyonel ilaçların jeneriği olduğu gibi, biyoteknolojik ilaçların da aynı kalitatif ve kantitatif terkibe ve aynı farmasötik şekle uygun jeneriği yapılabiliyor. Ancak, sadece sağlam insanda değil, hastada da uygulama yapılması zorunluluğu nedeniyle, biyoteknolojik ilaçların jeneriğinin yapılması daha güç ve en az 2-3 yıl süre alıyor.
Biyoteknolojik ilaçları yapılabilen hastalıklar arasında, kanser, diyabet, hepatit, hemofili, kalp hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar, anemi, mültiplskleroz gibi hastalıklar var.
Biyoteknolojik ilaçların tedavideki oransal yeri, 2000 yılında dünya ilaç üretiminin yüzde 5’i iken, bu oran 2005 yılında yüzde 15’e çıktı. 2010 yılı öngörüsü ise, yüzde 40.
Halen, biyoteknolojik ilaçların 70 milyar dolar olan dünya pazarının 2010 yılında 160 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Bu durumda, hem konvansiyonel orijinal ilaç üretimi ve hem de konvansiyonel jenerik ilaç üretimi, gittikçe azalacak ve bu ilaçlardaki kâr oranı da gittikçe düşecek.
Bizde fazla hareketlilik yok
Bu nedenle, dünyanın önde gelen ilaç üreticileri, biyoteknolojik ilaç üretimine büyük önem vermeye başladılar. Türkiye’de ise, bu konuda fazla bir hareketlilik yok. Bizdeki bazı önde gelen ilaç firmaları, bu konuya yatırım yapmaya başlamış olsalar bile, halen, ülkemizde üretilmiş orijinal veya eşdeğer biyoteknolojik ilaç yok.
Biyoteknolojik ilaçlar sayesinde, hastalıklardan ileri ölçüde korunma ve tedavi yöntemleri ortaya çıkacak; daha etkili ama yan etkisi az olan ilaçlar üretilebilecek, diyabet tedavisindeki insülin ve kanser tedavisindeki eritropoietin gibi yeterli miktarlarda bulunması mümkün olmayan insan proteinlerinin büyük miktarda üretimi sağlanacak, insan ve hayvan kaynaklı ilaçlardan hepatit, AIDS gibi hastalıkların bulaşması önlenecek.
Sağlık Bakanlığımızın bu konuda yeterli destek vermesi ve önde gelen ilaç firmalarımızın da bir an önce biyoteknolojik ilaçların üretimine katkı yapmaları gerekiyor. İlaç sektöründe, bundan sonraki yarış, biyoteknolojik ilaçların üretimi konusunda olacak.