100 yıl önce başlayan Birinci Dünya Savaşı 1918’de bitti; ancak, yansımaları hala sürüyor. Almanya’yla yapılan Versay Antlaşması, 20 yıllık bir ateşkes gibiydi; İkinci Dünya Savaşı’na neden oldu. Savaşlar, toprakların ve ekonomik kaynakların yeniden dağılımı için yapılır. Biz, İstiklâl Savaşı’yla alacağımızı zaten aldığımız için, İkinci Dünya Savaşı’na girme gereği duymadık.
Öte yandan, Birinci Dünya Savaşı’nın çekişmeleri hala devam ediyor. Ermeniler, paylarına düşenden memnun değiller ve 1915 yılındaki karşılıklı katliamı bahane ederek, yeniden sahneye çıkacaklar. Çünkü, önümüzdeki yıl karşılıklı katliamların 100. yıldönümü. İşte bu nedenle, ‘Birinci Dünya Savaşı Hala Devam Ediyor’ başlığını attım.
Eskisi gibi değil
Sean McMeekin, Harvard Üniversitesi yayınlarından çıkan “Rus Arşivleri’ne Göre Birinci Dünya Savaşı” (The Russian Origins Of The First World War) isimli kitabıyla, ‘Ermeni sorunu’na bambaşka bir bakış açısı getirdi ve Türk tezinin ne kadar haklı olduğunu ‘tarafsız’ olarak ortaya koydu. Rusların Birinci Dünya Savaşı sırasındaki emelleri, Ermenileri ayaklandırıp onlara yardım etmeleri, Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin Merkez Bankası olarak hizmet veren Osmanlı Bankası’nı işgalleri gibi konular kitapta detayları ve belgeleriyle işleniyor. Amerika’da iki yıl önce yayınlanan bu çalışma, Ermenilerin tüm kozlarını ellerinden aldığı gibi, toprak ve ekonomik çıkar isteklerinin de haksız olduğunu ortaya koyuyor.
Bundan sonra, Türklerin ve Ermenilerin birarada yaşamayı öğrenmeleri gerekiyor. Türklerin de Ermenilere karşı bir husumeti olmadığını ispat etmeleri, bunun için sınır kapısını açmaları gerekiyor. Ermenistan’ın da komşularıyla didişmeyi bırakması ulusal çıkarlarına en uygun çözüm olacak.
Barışı sağlamak zor
Hermann Göring, “Bir ülkenin politikasını liderler belirler ve ister demokrasi, ister diktatörlük, isterse komünist bir sistemden bahsedelim, insanları peşinizden sürüklemek çok basittir. Halkı liderlerin düşüncesine getirmek kolaydır. Tek yapmamız gereken saldırıya uğradıklarını söylemek ve barış yanlılarını vatanı sevmemek ve ülkeyi tehlikeye atmakla suçlamaktır. Bu her ülkede aynıdır” demişti. Bu görüşe aynen katılıyorum.
Ancak barışın sağlanması da liderler sayesinde mümkün olabiliyor. Ak Parti iktidarının ilk dönemlerinde, bütün komşularımızla iyi geçinme aşamasına gelinmişken, daha sonra nasıl olup da yalnız komşularımızla değil, uzak ülkelerle bile anlaşmazlığa düştüğümüzü bir türlü anlayamıyorum.
Dışarıdan müdahale ne kadar büyük olursa olsun, tarih olması gereken yöne doğru akacaktır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonrası defter üzerinde Orta Doğu için çizilen toprak ve ekonomik çıkar paylaşımının gerçekleri yansıtmadığı ortada. Bu durum, bizim de çözüm sürecine ne kadar az katkıda bulunabileceğimizi gösteriyor.
Ekonomik kaynakların yeniden paylaşımının mutlaka savaşla bitmesi gerekmiyor. Buna ‘yeni emperyalizm’ deniliyor. Gelişmiş ülkelerin yaptıkları da bu. Türkiye hedeflerine ulaşmak istiyorsa, uyuşmazlıklardan sıyrılıp iyi ilişkiler içinde bunu başarması gerekiyor.