Avrupa Birliği’nin (AB) krizi yeni başlıyor. AB ülkelerinin hiçbiri global krizi iyi yönetemedi. Başta sağlık olmak üzere vatandaşlara sağlanan geniş sosyal güvenlik haklarının maliyeti, nüfusu iyice yaşlanmış olan AB ülkelerini çok kırılgan hale getirdi. Ekonomiler tamamen benzeşmeden oluşturulan AB Merkez Bankası ve ortak para kullanımı (euro) nedeniyle, AB’de ekonomik karar alma süreci iyi çalışamıyor. AB Merkez Bankası’nın alacağı kararlar, bazı ülkelere yararken, diğerlerine zarar verebiliyor.
Bu nedenle, banka rahat karar alamıyor. Üstelik, sağlıklı ekonomik karar alınması için gerekli veri de zamanında toplanamıyor. Brüksel’deki AB Merkezi İdaresi, tam bir bürokrasi sarmalına girmiş durumda. Bütün bunlara bağlı olarak, AB’de kriz tedbirleri gecikti ve kafalar kuma gömüldü. Ülkelerin kötü durumlarını birbirlerinden saklama eğilimi de, beklenmedik ekonomik gelişmelerle karşılaşılması durumunu kaçınılmaz kılıyor. Bu durumda, AB’de krizin daha da derinleşeceği ve krizden çıkışın ABD’ye göre, en az bir yıl gecikebileceği anlaşılıyor. Neyse ki, ABD ekonomisinin durumu giderek düzeliyor. Bu gelişmeler bizi de etkileyecek. Ülkemize bol sıcak para gelirken, AB’ye olan ihracatımızın zorlanması kaçınılmaz.
Yunanistan’ın krizi yeni başlıyor. Yunanistan yıllardır ekonomik verilerini ve ekonomisinin gerçek durumunu AB’den ve tüm dünyadan gizlemeyi başardı. IMF’nin de devreye girmesiyle, birçok gerçek ortaya çıkacak. Yunanistan’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Geçen yıl, Yunanistan’da bütçe açığı GSMH’nin yüzde 12.7’si oldu. Ülkenin toplam borçları da GSMH’sinin yüzde 113.4’ü büyüklüğünde. Bu rakamlar şimdiden bizim iki katımız seviyesinde.
Değerlendirme kuruluşlarının krizi de yeni başlıyor. “Sıfırcı hocalar” ciddi biçimde sınıfta kaldı. Artık, ülke ve şirket notlarının “erken uyarı” yapamadığı anlaşıldı. Piyasa, değerlendirme
kuruluşlarından çok önce, borç verme faizlerini yükselterek kendi gerçekçi değerlemesini yapıyor. Örneğin, Yunanistan için böyle oldu. Daha notlarla oynanmadan, Ekim 2009’dan itibaren Yunanistan’a verilen kredilerin faizleri Türkiye’yi geçti. Halen, Yunanistan bizimkinin iki katı oranında bir artı faiz (spread) ile borçlanabiliyor. Şimdi, Yunanistan gibi bazı ülkelerin notları olması gereken kadar ve hızla düşürülemeyeceği için, Türkiye gibi ülkelerin notları yükseltiliyor. Türkiye’nin gerçek notu, “yatırım yapılabilir ülkeler” seviyesinde. Bizi halen, Azerbaycan’ın, Kazakistan’ın, Macaristan’ın Mısır’ın, Arnavutluk’un altında gösteriyorlar. Hazinemiz, “sıfırcı hocalar”dan hiç olmazsa birini seçip, anlaşmasını iptal etmeli.
2010 beklentileri
IMF bu yılki büyüme projeksiyonlarını gözden geçirdi. Buna göre, dünya ekonomisi bu yıl içinde gittikçe düzelecek ama kriz öncesi büyüme oranları yakalanamayacak. Ortalama olarak, gelişmiş ülkelerin bu yıl yüzde 2.1, 2011 yılında yüzde 2.4 ve gelişmekte olan ülkelerin bu yıl yüzde 6, gelecek yıl yüzde 6.3 büyüyeceği öngörülüyor. Dünyadaki ortalama büyümenin de bu yıl yüzde 3.9 ve gelecek yıl yüzde 4.3 olması bekleniyor.
İMKB, 2009 yılında yüzde 97 getiri sağladı. En düşük endeks seviyesinin görüldüğü Mart 2009’dan itibaren hesaplanırsa, getiri yüzde 119’a yükseliyor. Bu oranlar, “gelişmekte olan borsalar”dan sırasıyla 23 puan ve 31 puan daha yüksek. Yılbaşından beri İMKB’nin yüzde 4 değer yitirdiği biliniyor ama bu dönemdeki değer yitirme, ortalama olarak, dünyada yüzde 6 ve gelişmekte olan borsalarda yüzde 8 oldu. Yani, İMKB’nin performansı hâlâ çok iyi.