Dünyayı sarsan global ekonomik krizi yıllar önce öngören kriz kahini Nouriel Roubini’nin “Crisis Economics” adlı kitabı “Kriz Ekonomisi” adı altında Türkçe’ye de çevrildi. Kitap, yaşadığımız global krizin nedenlerini ve dünya ekonomisinin geleceğini açık bir dille anlatıyor.
Kriz sırasında Amerikan Merkez Bankası’nın (Federal Reserve yaptığı hatalar, derecelendirme (rating) kuruluşlarının taraflı davranışları, bağımsız ve üst düzey yöneticilerin nasıl kendi çıkarlarını şirketlerin çıkarlarının üzerinde tuttukları, sentetik yatırım araçlarının büyük bankalarca bile nasıl kaldıraç olarak kullanıldığı, merkez bankalarının para basmaları sırasında ve sonrasında oluşan ve oluşacak likidite tuzağından çıkış yolları, Basel-I ve II bankacılık prensiplerinin açmazları, piyasayı düzenleyen (BDDK, SPK gibi) kurumlar için de bir düzenleyici gerektiği, “Cari İşlemler Açığı”nın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde giderek nasıl krize yol açacağı, gibi konular detaylı olarak ve açık yüreklilikle inceleniyor.
Kısa vadeli bakıyorlar
Global krizin çıkmasında, şimdi bizim Sermaye Piyasası Kurulu’muzun da uygulamaya soktuğu “Kurumsal Yönetim İlkeleri”nin önemli bir rol aldığı anlaşıldı. ABD de yapılan pek çok araştırma, birçok büyük şirketin “Asil-Vekil” sorunundan muzdarip olduğunu ortaya çıkardı.
Çağdaş şirketler, “Kurumsal Yönetim İlkeleri”ne uygun olarak, “hissedarlar (Asiller)” tarafından değil, “bağımsız yöneticiler ve diğer üst düzey yöneticiler (Vekiller)” tarafından yönetiliyor. “Asiller”, şirketin mülkiyetinden gelen uzun vadeli gelirlerini azami düzeye çıkarmak isterlerken; “Vekiller”, kendi kısa vadeli maaş, ikramiye ve diğer ücretlerini en üst düzeye çıkarmak peşindeler.
Üst düzey yöneticilerin rolü
Büyük şirketlerde “Asiller”, “Vekiller”i tam anlamıyla gözetim altında tutamıyor. Büyük şirketlerde ve özellikle de bankalarda “Vekiller”, ne olup bittiği hakkında hesap verdikleri “Asiller”den çok daha fazla bilgi sahibi oluyorlar. Global kriz sırasında zora düşen şirketler, bağımsız ve üst düzey yöneticilerine esas maaşlarının çok üstünde “Bonus” ödemeye başlamışlardı. Bonus, kâr üzerinden ödeniyordu. Esas maaşın 12 katı “Bonus” ödeyen şirketler vardı. “Vekiller” “Bonus”larını yükseltmek için sentetik işlemler yapmaya; şirketin paralarını hedge fonlara, kaynaklarını riskli varlıklara yatırmaya başladılar.
Global kriz öncesinde ABD’de finans kuruluşlarının kârları, S&P 500 listesindeki şirketlerin toplam kârlarının % 40’ından fazlasını oluşturuyordu. Bu listedeki ilk 25 bağımsız ve üst düzey yöneticinin gelirleri toplamı, S&P 500 listesindeki tüm şirketlerin CEO’larının toplam ücretini aşmıştı.
Şirketler iflas ettikleri zaman “Vekiller”, ikramiyelerini almış, paralarını çoktan lüks malikanelere yatırmış oldular. Ödenen “Bonus”lar, geri alınamadı. Hissedarlar ise, iflas etmiş ya da kurtarılmayı bekleyen şirketleri ile baş başa kaldılar.