İnsanın yaşı arttıkça kendisinden bir şeyler öğrenebileceği insan sayısı azalıyor. Aytunç Altındal her karşılaştığınızda, televizyonda her seyrettiğinizde veya her kitabını okuduğunuzda bir şeyler öğrendiğiniz birisiydi.
Yurtdışında da tanınmış insan sayımız o kadar az ki. Hele, yurtdışında kitapları çıkmış ya da kitapları yabancı dile çevrilmiş vatandaşlarımızın sayısı parmakla gösterilir. Aytunç Altındal’ın iki kitabı, önce ABD’de ve İngiltere’de piyasaya çıktıktan sonra, Türkçe’ye çevrildi. Birçok kitabı, araştırması ve makalesi İngilizce, Fransızca ve Rusça olarak yayımlandı. Ama, bizim başarılı insanımızın bile, en büyük kaderi unutulmak. Aytunç Altındal’ın da hikâyesi ve başarıları da bir süre sonra unutulacak. Böyle olunca da, insanımızın “uluslararası ölçüde başarı kazanacak kadar başarılı olmak isteği”, merakı ve çabası kendiliğinden kayboluyor.
Aytunç Altındal’ın ortaya çıkardığı sırlar ne kadar gerçekçi bilmiyorum. Ama, İngiliz Gizli Servis Başkanı’nın adını ilk o açıklamış ve Başkan o açıklamadan birkaç ay sonra muhtemelen ismi ifşa edildiği için öldürülmüştü. Hitler’i yönlendiren kişinin Sebottendorff olduğunu ve bu adamın Hitler’den sonra İstanbul’da yaşamını devam ettirdiğini de Altındal açıklamıştır.
Detaycıydı
Aytunç Altındal Paris, İskoçya, Londra, Cenevre, Roma, Vatikan, Rusya kütüphanelerindeki tarihi belgeler üzerinde uzun çalışmalar yaptı. Dinler konusunda çekincesiz ve detaylı araştırma yapabilen ilk Türk bilim adamımızdır. Altındal İsa’ya atfedilen özelliklerin ve mucizelerin aslında Anadolu’da yaşayan Apollonius’un hayatından adapte edildiğini iddia etmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya çapında sorun yaratan Nazi altınları konusunun Türkiye ile ilgili bölümünün çözümünde, büyük katkılar yaptığını Dışişleri Bakanlığımız belgeleri de onaylıyor.
Ülkesini kendinden çok seven bir kişiydi. Arkadaşı Selin’e yazdığı son şiir şöyleydi:
“Sana sözlerimi bırakıyorum,
Sevdiğim şarkıları da
“kal gitme bu akşam”la başlayan.
Seni, sana bırakıyorum
Yerini ve yerimi değiştiriyorum;
Dilediğin öyküyü yaz
Ben gittikten sonra.
Adımı, sanımı, onurumu,
soyumu, sopumu, yurdumu,
şifrelerimi ve kodlarımı bırakıyorum;
ve bin yıllık seceremi de.
Dilediğin senaryoyu yaz
Ben gittikten sonra.
Unutma, her şiirin vardır bir sırrı.”